Öncelikle not: Bu yazı neden bu kadar geç geldi?? YGS'ye 4 ay kaldı!! Diye yakınan arkadaşlar, naptınız siz yav :)) İnternette 4 ayı küçümseyen insanlar. Yapmayın arkadaşlar 4 ay kısa bir zaman değil. Kaldı ki daha bu işin LYS'si var.
Selam arkadaşlar. Uzun zamandır, gerek derslerimin yoğunluğundan gerekse zaten gerekli gördüğüm her şeyi yazmış olduğumdan, yazı yazmıyordum. Son zamanlarda yorum/soru profili değişti. Artık "umudu kaybediyorum", "ne yapacağımı bilmiyorum" tarzı yorumlar geliyor. Bunu zaten ben de çok kez yaşadığım için blogta türlü yerde değinmiştim. Ama bunlar dümdüz yazılardı ve daha okul açılmamışken ve herkes hevesliyken içeriği boş ve anlamsızdı.
Örneğin "Ders çalışılmaya nasıl başlanır?" (cümle yanlış olmuş yeni farkettim) isimli yazımda yazdığım gibi ders çalışmak için yapılması gereken masaya oturup ders çalışmaktır.
Sınav sistemini suçlayan kişiler (sanki elde daha iyi sistem varmış da uygulanmıyormuş gibi) "Bir insan 4 yılını/hayatını 3 saate nasıl sığdırır?" diye serzenişte bulunurlar. Ama gerçek sınav 3 saat değil 12 yıl + 3 saattir. Hatta bence 11 + 1 yıl + 3 saattir. O 1 yılın anlamı çok büyüktür.
Ne alaka şimdi? Sizin düştüğünüz duruma bütün öğrenciler düşüyor arkadaşlar. Daha önce koyduğum grafiklerin anlamı buydu işte. Yazın iyi başlıyorsunuz okul başlayınca yavaş yavaş düşüyorsunuz sınavlar da gelince ivmeli bir düşüşe geçiyorsunuz. Düşen bilginiz veya performansınız değil. İş kafada bitiyor. Sizin yapmanız gereken şey sabredip, kararlı olup masaya oturmak.
O masaya bir kere oturup derse başladınız mı gerisi geliyor arkadaşlar.
İşin anahtarı masaya oturmak.
Her şey sizin elinizde.
Masaya oturunca uykusu gelenler; uykunun sebebi uykusuzluk değil artan beyin faaliyetidir. Siz yarım saat çalışın ilk oturduğunuzdan çok daha enerjik olacaksınız. Hapla filanla uğraşıp sağlınızdan olmayın.
---------------
"Ne yapmalıyım? / Ne yapsam olmuyor. / Dediklerini yapıyorum hala başarılı değilim." şeklindeki sorulara yönelik olarak ben de sizin durumunuzu ölçmeye karar verdim.
Kontrol için küçük bir test hazırladım. Soruları neden sorduğumu, doğru olduğuna inandığım şeyin neden doğru olduğuna inandığımı, yanlış olduğu bariz olan cevaplardaki ironilerden anlayabilirsiniz.
Test blogun özeti gibidir ve blogtaki genel kapsamlı ama önemli bilgilerden seçilmiştir. Amaç okuyucularımı uyandırıp atladıkları adımları hatırlatmaktır. Dalga geçmek değil. Bazen apaçık gerçekleri göstermek için üstünü kapamak gerekebilir (bence). Soruların bazıları size hiç hitap etmeyebilir, "Yahu ne saçmalıyor bu adam biz çalışıyoruz ama netlerden memnun değiliz artmasını bekliyoruz bu azimliyazar bozuntusu bize çalışmıyor muamelesi yapıyor." diye düşünecek olursanız bilinki arkadaşlar, soruların bazılarını forumlarda gördüğüm garip tipler için hazırladım. 12.sınıfta hem YGS çalışan hem de bodybuildinge başlayan (başlamaya çalışan) hevesli kardeşler bana göre buna bir örnek mesela.
Not2: Direkt A şıkkı sizin için geçerliyse öbür şıklara bakarak zaman kaybetmeye de bilirsiniz.
*1 *2 şeklinde bulunan dipnotlu cevaplara en aşağıda açıklamalar verilmiştir.
1) Günde ne kadar çalışıyorsunuz?
A) Her gün tüm gün reis.
B) Evden gelince birkaç saat çalışıp sonra dizi felan izliyorum, her şeyi garanti altına alıp sınava girmek de olmaz ki biraz heyecan lazım soruları tık tık işaretlemek çok zevksiz.
C) Kafam estiğinde çalışıyorum. Sınavda soruları kafam eserse cevaplayacağım.
D) Hiç çalışmıyorum. YGS'den bir saat önce kitaba bir göz atsam yeter.
E) Çalışıyorum ama çalışmam sosyal hayatımın önüne asla geçmez çünkü sosyal hayatın getirisi üniversiteye göre çok fazladır hayat okulunu bitiren adam kazanır üniversite de neymiş.
2) Ders çalışırken ne yapıyorsunuz?
A) Masaya oturup testi mi çözüyorum napıcam!?
B) Bir soru çözüyorum, saate bakıyorum. Bir soru çözüyorum, saate bakıyorum. Bir soru çö.....
C) Sağ elimde kalem sol elimde telefon. Bir soru çözüyorum. Sevgilimle mesajlaşıyorum. "Bir soru çözdüm aşkım diyorum :))" diyorum. Çalışmak için ayırdığım vaktin %80'i de mesajlaşmaya gitmiş oluyor ama vakitten bol ne var.. *1
D) Soru çözerken bir yandan kalemle ritim tutuyorum, kalem kutunun fermuarıyla oynuyorum, masadaki kitapları düzenliyorum vs vs..
E) Düşüncelere dalıyorum, özellikle Felsefe çalışırken çok işe yarıyor.
3) Kilo alıyor musunuz?
A) Hayır
B) Sergen Yalçın gibi göbeğim oldu. *2
4) Çözemediğiniz soruları hocanıza soruyor musunuz?
A) Tabii ki evet. Yoksa ne anlamı var çözmenin?
B) Hayır. Önemli olan çözmek. Çözdükten sonra bilgiler gökten vahiyle kafamıza iniyor zaten.
5) Çözemediğiniz soruları sormadan önce napıyorsunuz?
A) Bir yere not alıp / sayfa numaralarını kapağa yazıp sonra bir kez daha çözmeye çalışıyorum. Soru sorma gününden bir gün önce de tekrar gözden geçirip soruyu hatırlıyıp neyi anlamadığımı tespit ediyorum.
B) Hiç kontrol etmiyorum hocayı soruyla beraber okuyoruz. Hoca önce bana soruyu anlatmakla yükümlü. Bazen anlatmıyor direkt çözüyor, ben de he deyip geçiyorum. Önce çözümü öğreniyorum sonra soruyu, eğlenceli oluyor.
6) Çözemediğiniz soruları ne sıklıkta soruyorsunuz?
A) Elimden geldiğince çabuk sormaya çalışıyorum.
B) Belli bir süreyi tamamlayıncaya kadar biriktiriyorum. *3
C) Bir ayın sorularını biriktirip sormaya uğraşıyorum doğal olarak %75i sorulmamış oluyor.
7) Çözemediğiniz soruları hocanıza soruyorsanız bunu nasıl yapıyorsunuz?
A) "Hocam şu soruda şurayı anlamadım ben böyle böyle yapmıştım ama cevap böyle diyor." veya "Şu kısım da bizden ne istediğini anlayamadım eldeki verilerle buraya nasıl ulaşırız gelmeden önce formülleri ve örnek soruları gözden geçirdim ama hiç birini bu soruyla bağdaştıramadım."
B) "Hocam şu soruyu çözebilir misiniz?" *4
8) Soruların üzerine ne tip notlar alıyorsunuz?
A) Senin de tavsiye ettiğin gibi kendi özel işaret sistemim var.
B) Yapamadığım soruyu yuvarlak içine alıyorum yetiyor. *5
C) Kitap dediğin pırıl pırıl olur. Denemeler de pırıl pırıl.
9) LYS-YGS dengesini nasıl yapıyorsunuz?
A) 12.sınıfsam 12.sınıf + dershanede işlenenler şeklinde gidiyorum mezunsam dershanedekilerin yanına birkaç konu da ekliyorum.
B) Ölümüne YGS! YGS bitince geri kalan iki ayda LYS'yi kolayca hallederim zaten hem havalar da ısınacak çalışması kolay olur ekmeği de terime banıp yerim.
C) Dershanede LYS işliyorlar ama YGS varken hiç çalışasım gelmiyoooor. *6
10) Süre durumları nasıl?
A) Sayısalsam Türkçe ve Sosyali sıkıştırıyorum aynı zamanda Matematik/Fen - Türkçe - Sosyal şeklinde gidiyorum süre problemim pek olmuyor
B) Ucu ucuna yetiştiriyorum bazen felsefeyi/dini yetiştiremediğim oluyor. *7
C) Sosyali yapmıyorum o yüzden süre bol. Sosyalin getireceği ek puan bana lazım değil. *8
11) Dershaneyi etkin kullanıyor musunuz?
A) Evet. Hocalarımın peşini hiç bırakmıyorum gerektiği zaman soru sormaktan çekinmiyorum.
B) Hiçbir ödevi yapmayıp soruları da arkadaşlarıma felan soruyor kafam estiğinde.
12) Umutsuzluğa kapıldığınızda ne yapıyorsunuz?
A) Elimden geldiğince çabuk eski halime dönmeye çalışıyorum.
B) Hala çıkamadım..
13) Biyolojide nasıl not tutuyorsunuz?
A) Akıl süzgeciyle! Bir yandan kitabı kendimi vererek ve kafamda canlandırarak okurken bir yandan bilmediğim önemli yerleri not alıyorum.
B) Güzel bir şarkı eşliğinde tüm kitabı defterime geçiriyorum aklımda kitabın %0.001'i kalıyor o da bana LYS'de yeter zaten.
14) Fiziği nasıl çalışıyorsunuz?
A) Videolardan.
B) Kitaptan. Formüllere bir göz gezdiriyorum. Konu anlatımından bir şey anlamıyorum. Tamamı mantığa dayalı bu derste ezberle ful çekerek bir ilki gerçekleştirme niyetindeyim ama soru bankamı açtığım zaman bir testin %80'i yapamayınca moralim bozuluyor.
15) Nasıl bir çalışma planımız var.
A) Konu konu. Mesela bu hafta her dersten falanca konuları işledik. Bu konuların her birini soru bankamdan çözeceğim. Yalnız fizikteki x konusuna çok hakim değilim gibi onu ikinci bir soru bankasından da çözerim.
B) Diyet listesi gibi ders programı yapıp kendime kurallar koyuyorum, sonra da hiçbirine uymuyorum. Kurallar çiğnenmek içindir.
C) Plan mlan yok Tanrı'nın benim için planları var nasolsa.
16) Soru bankalarını nasıl kullanıyorsunuz?
A) Önce deneme amaçlı ilkindeki konuları çözüyorum ikinci soru bankasında da yeterince hakim olmadığım konuları işaretleyip çözüyorum. YGS-LYS'de çokça çıkan konuları makul derecede hakim olsam da bir daha çözmeyi ihmal etmiyorum.
B) İlk kitabı alıyorum hepsini bitiyorum. İkinci kitabı alıyorum onu da bitiriyorum. Sürüp gidiyor. *9
C) Bir sürü kitap aldım ama hiçbirini çözmedim çünkü internetten araştırdığıma göre o kitaplar tü kakaymış yenisini alacağım. Sorun bende değil kitaplarda.
17) Çıkmış soruları çözüyor musunuz?
A) ÖSS-ÖYSlerin bir kısmını çözdüm. YGS sorularına da göz gezdirdim ama şubat gibi deneme amaçlı çözeceğim.
B) Kim takar OSYMnin kokuşmuş sorularını yaaa. Sınavı da TUBİTAK hazırlıcak zaten. ( Azimli Yazarın notu: yav he he)
18) Mebin kitapları ne alemde?
A) Biyoloji ve Kimyayı okuyup çözüyorum öbürlerinin de ünite sonu değerlendirmelerine dikkat ediyorum mutlaka.
B) Geri dönüşümde. Tasarruf yararlı bir şeydir.
19) Test çözmeden önce konu anlatım çalışıyor musunuz?
A) Evet, soru mu bu?
B) Hayır, spoiler olur eğlencesi kaçar bir şey bilmeden test çözüyorum. Soruların da yarısını yapamıyorum haliyle.
C) Sözel derslerde konu anlatım okumuyorum, oldukça kısa bir iş ama sözel dersler sözel nasolsa okunmaz söylenir. (???)
20) YGS sizin için ne kadar önem taşıyor?
A) YGS önemli ama asıl iş LYS'de bitiyor bunun farkındayım.
B) YGS'yi önce bir kasayım da onda başarılı olursam gerisi LYS'de gelir nasolsa. *10
C) YGS benim hayatım. LYS'de önemli değil ben duydum bu sene %60 etkilemiyormuş.
21) Tekrar yapıyor musunuz?
A) Evet. Belli bir zamanı mutlaka tekrara ayırırım.
B) Hayır. Konuyu bir kez çalıştıktan sonra rafa kaldırır başka konulara akarım. Sonra da "Konular aklımda kalmıyor yavv." diye hayıflanır dururum.
22) Ders çalışırken müzik dinliyor musunuz?
A) Hayır, müziğin dikkat dağıttığının farkındayım.
B) Evet, çünkü böyle alıştım. Konstransyonumun bozulduğunu düşünmediğim derslerde soft müzikler dinlerim. Sınavlardan önce akıcı, akılda kalıcı müzikler dinlememe ama sınavda dikkatimi dağıtabilir. *11
C) Evet! Sürekli müzik dinlerim. Sınavda soruları bırakıp içimden şarkı söyleyip tempo tutmaya başlarım. Soruya geri döndüğümde nerede kaldığımı unutup çözümü baştan yaparım veya bir anlık uzaklaşma yüzünden yanlış işaretleme yaparım. Olsun müziğe feda olsun! Test çözerken de şarkının en heyecanlı yerinde testi bırakırım. Zaten çözerken de testten bir şey anlamam.
23) Ertelemeyin.
A) Ertelemeyin.
24) Uyku durumları nasıl?
A) Günde belirli bir saatte yatıp kalkıyorum, belirli bir saat uyuyorum ve bu bana yetiyor, yeterince dinç olduğumu düşünüyorum.
B) 9 saat uyuyorum bazen üstüne de çıkıyorum. *12
C) 4 saat uyku düzenine geçmek istiyorum ama bir türlü geçemedim. Bir gün dayandım ikinci gün uyuyakalıverdim. Uyku düzenip çok kötü.*13
25) Ödünlere ne oldu ödünlere?
A) Bilgisayar, televizyon ve pleysteyşın kalktı artık ders çalışmamı engelleyecek bağımlılık yaratan şeylerle işim yok.
B) Kitaplar, defterler, testler kalktı artık oyun oynamamı engelleyecek hiçbir şey yok!! :)
26) Okullardaki hocalardan yararlanıyor musunuz?
A) İyi olanlarından / hızlı çözenlerinden evet.
B) Yoo gerek yok ki. Dershanedekiler yetiyor. Gerçi çoğunu soramıyorum ama zaten sormaya gerek yok azcık da spor olsun diye çözmüş olayım.
27) Temeliniz olmadığını düşündüğünüz bir konuda napıyorsunuz?
A) O konuyu biraz daha basit işleyip her şeyi kökünden öğrenmeye çalışıyorum.
B) Hayata küsüp sigaraya başlıyorum, isyan edip yollara barikatlar kuruyorum, arabaları ateşe veriyorum.
28) Hatalardan ders çıkarıyor musunuz?
A) Evet, örneğin bu testte gördüğüm ve yanlış yaptığımı düşündüğüm şeyleri değiştirmeye karar verdim.
B) Hayır, testi günde kaç test çözüyorsun sorusuna verdiğimi yanıtı arttırmak için çözdüm sadece.
Cevap Anahtarı
A
A
A
A
A
.
.
*************************************************************************
*1 Bizim okulda vardı bunlardan. :d Bunu yapmayın arkadaşlar.. Yapmayın yani.
*2 Stres insanı yemeye sevkediyor arkadaşlar. Dert etmeyin verirsiniz sonra.
*3 Eğer dershaneniz birebir sistemiyle çalışıyor yani size soru sormanız için hocayla birebir 30-40 dakika mühlet tanınıyorsa bu yöntem kabul edilebilir. Ama çok biriktirmemekte yarar var. Damlaya damlaya göl olur boğulursunuz mazallah.
*4 Kardeşim önce soruyu, sonra da soruyu neden yapamadığını bilmen lazım ki ileriki dönemlerde o yanlışı tekrarlama :) Hocaya bu şekilde soru sorman onu senin hakkında "Yeterince önem vermiyor." diye düşünmeye sevk eder ki haklıdır. Soruları parmakla da göstermeyin lütfen. :d
*5 Yetmez. *4'te dediğim gibi soru hakkında bilginiz olup neyi soracağını bilmeniz lazım, soru sorma zamanında neyi soracağınızı hatırlamanız için de birtakım işaretlere ihtiyacınız olacak. Tabii sınav anında da işaretler kullanarak hem boş bırakacağınız sorular hakkında fikirlerini yazabilirsiniz hem de çözüm yaparken kolaylık sağlayabilir.
*6 Ekstra bir YGS çalışması yapmayın arkadaşlar dershanenin dediğini yapın. Onlar öğrencilerin bu hataya daha önce de düştüklerini biliyorlar ve programı da ona göre uyguluyorlar. Adamlar sizden tecrübeli.
*7 Bu normal gözükse de sıkıntılı, sınavda bundan daha kötü bir durumla karşılaşabilirsiniz. Acilen daha az süre kullanmaya alışmanız gerek.
*8 Lazım, sosyal, sigorta gibidir. "Dikkatsizlik hatalarını" nötrler. Aynı zamanda gözü yükseklerde olanlar için çok çok önemlidir.
*9 Bu sistem size zaman kaybettirir, A'yı uygulayın.
*10 Yanlış bir mantık. YGS-LYS arası oldukça kısadır, aynı zamanda havalar da ısındığı için hiçbir zaman eskisi kadar hevesli olamazsınız. Bu yüzden LYS'ye gereken önemi erkenden vermelisiniz.
*11 Ben her ne kadar A şıkkını önersem de bu da doğru bir yaklaşım bence.
*12 9 saat ve üzeri çok, azaltılması gerek.
*13 En iyisi A'da yazan uyku düzenidir. Uykudan ödün vermeye çalışmak tüm günden ödün vermekle aynı şey arkadaşlar, gelip de sınav yılında fantazi aramayın. Ben de normalde 8 saat uyuyan biri olarak son yıl 7 saat uykuya geçtim, inanın o bile bende iyi bir etki bırakmadı. Hadi A'da yazdığım gibi sürekli aynı saatte yatıp kalkıp aynı saati uyursanız iyi, vücut kendini ona göre ayarlar ama bu 4 saati vs deneyen kişiler genelde haftasonu da manda gibi uyur (misal ben) o yüzden sisteme adapte olamazlar. Eğer az uyumak istiyorsanız benim önerim şu adresteki siesta uykusudur. 1.5 saatli olanını zaman zaman uyguluyorum. (20 dakikayı uygulamak zor hemen uykuya dalabilen biri değilim. Ama üniversitede öğle arası uzun olduğu için buna adapte olmaya çalışıyorum ben de.) Akşam uykusu 5 saat belki az gelir ama öğlen yapacağınız uyku sizi oldukça dinç kılacaktır. Lisede sınav zamanları yaptığım bir şeydi, son senede de bol bol yaptım.
29 Kasım 2013 Cuma
21 Kasım 2013 Perşembe
Türk Milliyetçileri Sosyal Ağları Nasıl Kullanmalıdır?
İçinde bulunduğumuz teknolojik çağın gereksinimi olan internet hakkında edilecek o kadar çok söz vardır ki ,yazımıza mevzu bahis olan ‘’Sosyal Ağlar’’ bu web deryasında adeta bir zerredir. Türk Milliyetçileri için teknolojik gelişmeleri takip etmekten daha önemli olan teknolojik gelişmelerin nimetlerinden en iyi şekilde faydalanmaktır. Elbette ki teknolojik gelişmelerin takip edilmesi de mühimdir ancak takip edip faydalanmamak gibi bir durum da söz konusudur.
Bu durum fıkhi manada ‘’ilmiyle amel etmemek’’ gibi bir durum ile eş değer tutulabilir.
Peki Türk Milliyetçileri sosyal ağları, sosyal medyayı nasıl kullanmalıdır?
Sosyal ağlar denilince aklımıza ilk gelen Facebook ve Twitter gibi iki internet devi gelmektedir. Sosyal medya yalnızca bu iki mecradan ibaret olmadığı gibi sosyal ağ / sosyal medya da Pazar payı olan ancak ülkemizde ismi pek duyulmamış sosyal ağ siteleri de mevcuttur.
Türk Milliyetçilerinin sosyal ağları kullanmakta ki ilk amacı kamuoyu oluşturmak olmalıdır. Bunun için ilk tercih Facebook ve Twitter olması kadar doğal bir şey yoktur. Ancak sadece bu iki mecraya odaklanıp diğer sosyal medya mekanlarını göz ardı etmek, günümüzde ‘’70 milyon nüfuslu ülkemizde 1000 kişi üzerinde yapılmış anketler’’ mantığından öteye gidemez.
Kamuoyu oluşturmak için kullanılacak sosyal ağlar her şeyden önce kişisel profil siteleri olarak görülmemelidir. Facebook ve Twitter’da çok sayıda kurum ve kuruluş yer tutmakta, bu yerlerde kendilerini takip edenlere fikir beyan ederek komu oyu oluşturmaktadırlar.
Türk Milliyetçilerinin Osmanlı zamanında ‘’matbaa gavur icadıdır’’ gibi bir saçmalığa nazire edercesine ‘’Facebook ve Twitter günah yuvasıdır, gavura para kazandırıyoruz’’ gibi söylemlerde ve fikirlerde bulunması apaçık bir yanlıştır. Size verilen imkânları nasıl kullandığınız önemlidir. Sosyal ağlarda boşa vakit geçirmenin mümkün olduğu gibi harcanan her bir anında dolu dolu geçmesini sağlamakta mümkündür.
O halde ;
1-) Her Türk Milliyetçisinin mutlaka ama mutlaka bir sosyal ağ hesabı olmalıdır.
2-) Oluşturduğu profilin örnek teşkil edeceğini unutmamalıdır.
3-)Kullanılacak hesap bir Türk Milliyetçisine ait olduğuna göre profilin resimleri, videoları ve paylaşımları bir Türk Milliyetçisine yakışır düzeyde olmalıdır.
4-)Diğer fikirdaşları ile her daim iletişim halinde olmalıdır.
5-) Paylaşımlarında ve iletilerinde boş lakırdıdan kaçınmalı ve mümkün mertebe memleket meselelerini dillendirerek çözümler üretmeye yönelik olmalarına özen göstermelidir.
6-)Gündemi yakından takip ederek gerçek gündemin örtbas edilmesine müsaade etmemelidir.
7-)Türk Milletini ilgilendiren konferans, panel, konser ve diğer etkinliklerden haberdar olduğunda daha fazla kişinin de haberdar olmasını sağlamalıdır.
8-)Dış Türkleri ve soydaşlarının meselelerini göz ardı etmemelidir. Her zeminde, her fırsatta bu meseleleri dile getirmelidir.
9-)Sosyal Sorumluluk Projelerine gerekli desteği vermelidir.
10-)Faydalı ve bilgilendirici sayfaları, hesapları, kişileri takip etmeli gerektiği nispetinde yararlanmalıdır.
11-) Bir Türk Milliyetçisi sosyal ağları bilgi edinmek ve bilgi paylaşımı için kullanmalıdır.
12-) Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözü sosyal ağları kullanan her milliyetçi için bir kriter olmalıdır.
‘’Meselemiz ; Milletimizi genel durumdan haberdar etmektir’’
Yüce Türk Milletini sevmek yalnızca evde televizyon karşısında oturup yada sosyal ağlarda ‘’beğen , paylaş , beğen ,paylaş’’ faaliyetinden öte gitmeyen vakit kayıpları demek değildir. Türk Milliyetçisine düşen görev yalnızca sosyal ağlarda yer alan sayfaları, kişileri takip etmek değildir .
‘’Türk Milletini seviyorum’’ diyen her bireyin üzerine düşen görevlerden birisi de çağımızın gereksinimlerinden olan teknolojiyi ve interneti en faydalı, en etkili şekilde kullanmaktır.
Tüm Türk Milliyetçilerine selam olsun…
Vural Egemen Sarıgöz
İNTERNETTEN ALIŞ VERİŞTE GÜVENLİK!
İnternet, teknolojinin nimetleri arasında saygın bir yeri hak ediyor. İnternetin ülkemizde git gide yaygınlaşması ile internet üzerinden alış veriş yapmak da gelişen dünyanın bir gerekliliği haline geldi. Artık bir ‘’tık’’ ile birçok ihtiyacımızı ayağımıza getirtebiliyoruz. İnsanların birçoğu internetten alış veriş hakkında olumsuz düşünüp, güvensizlik duygusu beslese de şimdilerde internet üzerinden bir şeyler alıp satanların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.
‘’Sanal dünyadan gerçek bir şey alıp satmak’’ diye düşünürsek güvensizlik duygusunun oluşması gayet doğaldır.
İnternet üzerinden sipariş ilk defa 1994 yılında Amerika’da Pizza Hut tarafından alınmıştır. 1995 yılında bu gün tüm dünyada tanınan ve en büyük alış veriş sitelerinden birisi olan Amazon kuruldu. Amazon’un hemen arkasından 1996 yılında Ebay ismiyle yeni bir online alış veriş sitesi açıldı. Türkiye’de online alış veriş dünyadan biraz geç de olsa 1998 yılında Hepsi Burada isimli internet sitesi ile başlamış oldu.
İnternetten alış verişi tasvip etmeyenlerin en büyük ve haklı dayanağı dokunmadan alış veriş yapmaktır.
Mesela; İnternet üzerinden aldığınız bir elbise ya da ayakkabı size uymayabilir.
İnternet’ten standartlaşmış ürünleri satın almak bir konfordur. İnternetten alış veriş yapmanın bize ucuzluk olarak geri döndüğünü de ihmal etmemeliyiz. Sahaflarda 30 liraya elde edeceğiniz bir kitabı büyük kitap sitelerinden yarı fiyatına alabilmeniz mümkündür.
Online alış veriş her geçen gün güvenlik seviyesine ivme kazandırırken güvenli alış veriş yapmak için dikkat etmemiz gereken noktalar vardır. Dolandırılmamak için, mağdur olmamak için bir internet kullanıcısı olarak üzerimize düşen görevleri yerine getirdiğimiz de güvenli bir şekilde internet üzerinden alış verişimizi yapabiliriz.
Ülkemizde binlerce alış veriş sitesinden bahsetmek mümkündür. Bazıları bizlere güvenli alış verişin kapılarını açarken kimi siteler güvenlik dersinden sınıfta kalabiliyor. Dolandırıcılık için hususi olarak açılmış, e-ticaret sitelerini de göz ardı etmemeliyiz.
Güvenli Sitelerden Alış Veriş Yapmalıyız!
Alış veriş yapacağınız sitenin teknik olarak hiçbir eksiği bulunmamalıdır. Bunun için tüm resmi yükümlülüklerini yerine getirmiş ve finansal işlemlerin yapıldığı siteler için geliştirilmiş SSL yani şifrelenmiş güvenli bağlantı kullanan siteleri tercih etmelisiniz. SSL ile şifrelenmiş bir bağlantıya kredi kartı bilgilerinizi girdiğinizde / gönderdiğinizde girilin veriler art niyetli kişilerin eline geçse dahi bu bilgiler şifrelenmiş olduğu için çözülemezler. SSL ile şifrelenmiş veriler yalnızca verilen gönderildiği siteler tarafından çözülebilir. Şifrelenmiş bağlantının anlaşılması için dikkat etmemiş gereken iki detay vardır. Öncelikle adres satırı http:// yerine https:// ile başlamalıdır. Buradaki S harfi secure yani güvenli anlamına gelmektedir. İkinci olarak tarayıcınızın adres çubuğunda bir kapalı bir kilit simgesi görünmelidir. Genellikle kilit simgesine tıkladığınız da sitenin SSL sertifikası ile ilgili bilgilere erişebilirsiniz. SSL sertifikası almak için bu konuda uzman kurum ve kuruluşlara belirli bir miktar ücret ödemek ve onaydan geçmek gerekmektedir. Bu durum sitenin güvenliği ciddiye aldığını ve kullanıcısının güvenini hak ettiğini gösterir. Tarayıcınız sitenin SSL sertifikasının geçersiz olduğu şeklinde bir uyarı veriyorsa o siteden kesinlikle alış veriş yapmamalısınız. SSL Sertifikasını yalnızca alış veriş sitelerinde değil girdiğimiz tüm siteler de gözetlememiz bizim faydamıza olacaktır. Örneğin; Facebook sayfasına girdiğinizde hem https:// hemde kilit işaretini görürsünüz. Bu güvenliğin üst seviyede olduğu bir bağlantı ve site anlamına gelir.
Bazı sitelerde https:// ve kilit simgesi ödeme sayfasına gelinceye kadar görünmez. Ödeme sayfasına gelmenize rağmen hala güvenli bağlantı gelmiyorsa o siteden ivedi bir şekilde uzaklaşmalısınız.
Güvenilir ve Tanınmış Sitelerden Alış Veriş Yapmalıyız!
Bundan kasıt yıllardır kullanıcısına alış veriş imkânı sunan siteleri kullanmaktır. Teknik ve altyapı olarak kullanıcının tüm güvenliğini sağlamış ve bu hususta birçok internet kullanıcısının güvenini kazanmış, adını duyurmuş siteler güvenilir sitelerdir.
Adını yeni duyduğunuz bir siteden alış veriş yapmadan önce o sitenin ödeme seçeneklerine göz gezdirin. Genelde güvenli siteler yalnızca kredi kartı ile değil, kapıda ödeme, mobil ödeme, havale, paypal gibi zengin ödeme seçenekleri sunarlar. Sitenin iletişim bilgilerini mutlaka kontrol edin. Adres, telefon, şirket adı gibi bilgilerin bulunup bulunmadığına bakın. Sitenin tasarımı profesyonel bir hava oluşturuyor, grafikler çözünürlüğü yüksek bir şekilde yayınlanıyor ve tasarımı kullanıcının kolayca kavrayabileceği bir şekildeyse o site güvenlidir.
İnternet sitelerinde, şikâyet sitelerinde, forumlarda site hakkındaki şikayetleri takip edin. Şikâyetlerin çokluğundan ziyade şikâyetlerin cevaplanıp, çözüme kavuşturulduğuna bakın. Gerçek hayatta mağazalar arasında serbest rekabetten doğan fiyat farkları elbette ki sanal dünyanın mağazalarında da olacaktır ancak 100o liralık bir ürünü 99 lira gibi bir fiyat ile satan bir siteye rasgeldiğiniz de o siteye şüpheli yaklaşmalısınız.
Ödeme Seçenekleri / Güvenli Ödeme!
Türkiye’de online alış verişte kullanılan en temel ödeme seçenekleri kredi kartı ve havale/EFT’dir. Bazı siteler mobil ödeme, kapıda ödeme gibi seçenekler sunabilir. Havale/EFT ile ödeme yaptığınızda alış verişinize taksit yaptıramazsınız ve havale/EFT ücreti ödersiniz. Bu durumda birçok site havale/EFT ile yapılan ödemeler %6’ya varan indirimler uygulamaktadır. Kredi kartı ile ödeme yaparsanız bu indirimlerden faydalanamaz ama taksit seçeneğinden faydalanabilirsiniz. Bazı sitelerde kredi kartlarında biriken hediye puanların para olarak kullanılması da mümkündür. Kredi kartıyla alış veriş yapanlar için Sanal Kart kullanılması iyi olacaktır. Sanal Kart birçok banka tarafından müşterisine ücretsiz ya da küçük bir ücret karşılığında limiti hareketsiz zamanlarda 0 lira olan ve istenildiğinde miktarına istenilen kadar para aktarmak suretiyle güvenli alış veriş için kullanılan bir karttır. Kart fiziksel olarak yoktur ancak üzerinde yapılacak her türlü işlem gerçektir. Limitinin 0 tl olması bilgilerinizin çalınmış olması durumunda dahi başkaları tarafından mağdur edilmemenizi sağlayacaktır. Sanal kartı kullanmak istediğinizde sanal kartınıza gerçek kredi kartınızdan kullanacağınız miktar kadar para aktararak güvenli bir şekilde alış verişinizi yapabilirsiniz. Alış verişinizi yapmasanız bile sanal kartın limiti gün sonunda tekrar banka tarafından otomatik olarak sıfırlanır ve aktardığınız para tekrar yerine iade edilir. Sanal kartla yapacağınız her türlü işlem hesap hareketi olarak ay sonunda ekstrenizde görünecektir. Kredi kartıyla ödeme yaparsanız bir sorunla karşılaştığınızda bankanızdan iade talep edebilirsiniz. Havale ya da EFT ile iade mümkün değildir. Ödeme aşamasında bütün sorumluluğu sitenin üzerine atmamalı, kendi bilgisayarımızın güvenliğine de dikkat etmeliyiz. Öncelikle size ait olmayan bir bilgisayarda işlem yapmamalıyız. Kendi bilgisayarınızda ise mutlaka bir anti virüs yazılımı yüklü ve güncel olmalıdır. Alış Veriş siteleri genel de kredi kartı bilgilerini kaydetmezler çünkü veri tabanlarının çalınması durumunda başları büyük derde gireceği için bu sorumluluğun altında kesinlikle girmezler yine de size kredi kartı bilgilerinizin kaydedilmesi için bir seçenek sunulursa kesinlikle bilgilerinizin kaydedilmesine izin vermeyin.
Phishing’e Dikkat Etmeliyiz!
Phishing bilgi ve veri hırsızlığı amacıyla bir siteden ya da şirketten geliyormuş gibi sahte e-posta gönderilmesine Phishing yani kimlik avı ya da amiyane tabirle oltacılık denir. Güvenli sitelerin adı kullanılarak gönderilen bu e-postalar yer alan bağlantılara tıkladığınız da yönlendirildiğiniz bağlantıyı mutlaka kontrol edin. Mesela garanti.com.tr adına gönderilen bir e-postadaki bağlantıya tıkladığınız da bağlantı garanti.com.tr adresine değil de garanti1.com gibi bir adrese yönleniyorsa kandırmak için gönderilmiş bir e-postadır. Bu durumda belirli bağlantılara tıklayarak değil adres çubuğuna sitenin bizzat adını elinizle yazmanız bu sahteciliğin önüne geçmek için en iyi yöntemdir.
İade Koşullarını İncelemeliyiz!
Tüketici kanunları gereği aldığımız bir ürünü belirli bir süre içerisinde belirli koşullar altında iade etme hakkımız vardır. Tüketicinin korunması hakkındaki kanun da online alışverişlerde (buna mesafeli sözleşme de deniliyor) 7 gün içerisinde hiçbir gerekçe göstermeden iade edilebilir ve satıcı 10 gün içerisinde malın bedelini geri ödemek mecburiyetindedir. Malın hiçbir kusuru olmasa dahi 7 gün içerisinde iade hakkınız vardır. Bu kanunda belirtilen zorunlulukların dışındaki durumlar siteden siteye değişiklik gösterebilir. Tüm siteler iade yaparken ürünün orijinal kutusunda iade edilmesini şart koşmaktadır. İade ürün ile birlikte ürünün faturasını da göndermelisiniz. Ayrıca bir dilekçe yazarak iade sebebini açıkça anlatmanız gerekmektedir. Bunun için bazı siteler iade formu mevcuttur. Sitenin iade koşulları sayfasını mutlaka okuyunuz ve okuduktan sonra alış verişinizi yapınız. Eğer iade koşulları şeklinde yada benzeri bir ibare ile yer alan bir sayfa mevcut değilse çok büyük miktarlar da alış veriş yapmayınız. İade edeceğiniz ürün ayıplı yani kusurluysa kargo ücretini yine satıcı firma ödeyecektir. Teslim aldığınız kargo şirketi ile göndermeniz mecburidir. Ürünün ayıplı/kusurlu olduğunu belirttikten sonra karşı ödemeli göndermelisiniz aksi takdirde gönderdiğiniz paketi açan satıcı yetkilileri kusur beyanı bulamadıklarında kargo ücretini ödemeyecek ve kargo şirketine ürünü geri iade edeceklerdir. İade karşılığında bazı siteler paranın iadesi yerine hediye çeki vermeyi önerebilir yada bunu siz talep edebilirsiniz. Bu durumda hediye çekini yada parayı tercih etmek size kalmıştır. Parayı istediğinizde satıcı para iadesi yapmak zorundadır. Burada dikkat edilmesi gereken ne detaylı husus kredi kartından taksitli bir şekilde ödeme yaptıysanız satıcı firma size paranızı aynı taksitler tutarında taksit taksit ödeme yapacaktır.
Tüketici Hakları!
Ülkemizde Tüketici Hakları adı altında ki kanunlar sadece gerçek alış verişlerde değil internet üzerinden yapılan alış verişlerde de tüketiciyi korumayı hedeflemektedir. Bu kanunlar çerçevesinde satıcı firma size ayıplı/kusurlu bir ürün sattıysa 30 gün içerisinde ürünü iade edip paranızın iadesini talep edebilirsiniz. Bazı şirketler böyle durumlarda kendi sitelerinde yer alan koşulları size sunabilir ve iade hakkınızın olmadığını veya süresini geçirdiğinizi söyleyebilirler. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4822 ve 4077 sayılı maddelerinde tek taraflı sözleşme sunulamayacağı açıkça vurgulanmıştır.
Alış veriş yaparken mağdur olmamak için yukarıda yazılanları dikkate almanızı öneririm.
Herkese hayırlı alış verişler dilerim.
Vural Egemen Sarıgöz
05.06.2013
Bunu Blogumda Paylaşabilirim. Hürriyet Benim.
Hürriyet; gündeme dair cesur bir projeyle karşımızda. TBWA\ISTANBUL'un hazırladığı proje kısa zamanda oldukça ses getirdi. Din, dil, ırk, cinsiyet ayırt etmeden bireysel özgürlükleri konu alan projenin amacı Türkiye'nin dört bir yanından insanların hürriyetlerini dile getirmeleri ve seslerini duyurmaları...
Bu proje katılımcıların kendi hürriyetlerini anlatmaları için tasarlandı, katılımcılar videolarını oluştururken ilham versin diye de bir film hazırlandı.
Hürriyet, herkesi kendi hürriyet cümlelerini yazmaya ve hürriyet şarkılarını yaratmaya davet etti. Kullanıcılar içinde kendi fotoğraflarının da olduğu hürriyet filmleri yaratabiliyor ve bu filmleri sosyal medyada dilediğince paylaşabiliyor. Ayrıca seçtikleri mesaj ve fotoğraflarından oluşan bannerı hurriyet.com.tr sayfalarında yayınlanıyor. Kısaca proje tamamıyle interaktif bir proje olarak kurgulandı. www.hurriyetbenim.com üzerinden ilham verici videoyu seyredebilir, kendi video ve bannerınızı yaratabilirsiniz.
"Hürriyet Benim" filmi, daha TV’ye çıkmadan viral olarak sosyal medyada gösterildi ve çok kısa sürede yayılarak; sosyal medyada konuşulmaya ve paylaşılmaya başlandı. Kullanıcıların katkılarıyla yapılan klipleri Twitter'dan #hürriyetbenim hashtag'iyle takip edebilirsiniz.
Ben de kendi videomu oluşturdum ve benim için hürriyetin ne demek olduğunu anlattım. İzlemek için;
http://hurriyetbenim.hurriyet.com.tr/video.aspx?k=0CB3V25K4LN
Bir boomads advertorial içeriğidir.
Bu proje katılımcıların kendi hürriyetlerini anlatmaları için tasarlandı, katılımcılar videolarını oluştururken ilham versin diye de bir film hazırlandı.
Hürriyet, herkesi kendi hürriyet cümlelerini yazmaya ve hürriyet şarkılarını yaratmaya davet etti. Kullanıcılar içinde kendi fotoğraflarının da olduğu hürriyet filmleri yaratabiliyor ve bu filmleri sosyal medyada dilediğince paylaşabiliyor. Ayrıca seçtikleri mesaj ve fotoğraflarından oluşan bannerı hurriyet.com.tr sayfalarında yayınlanıyor. Kısaca proje tamamıyle interaktif bir proje olarak kurgulandı. www.hurriyetbenim.com üzerinden ilham verici videoyu seyredebilir, kendi video ve bannerınızı yaratabilirsiniz.
"Hürriyet Benim" filmi, daha TV’ye çıkmadan viral olarak sosyal medyada gösterildi ve çok kısa sürede yayılarak; sosyal medyada konuşulmaya ve paylaşılmaya başlandı. Kullanıcıların katkılarıyla yapılan klipleri Twitter'dan #hürriyetbenim hashtag'iyle takip edebilirsiniz.
Ben de kendi videomu oluşturdum ve benim için hürriyetin ne demek olduğunu anlattım. İzlemek için;
http://hurriyetbenim.hurriyet.com.tr/video.aspx?k=0CB3V25K4LN
Bir boomads advertorial içeriğidir.
11 Kasım 2013 Pazartesi
En şık yolculuklar şimdi başlıyor
Volkswagen Caravelle, geniş iç hacmi, konfor ve sürüş dinamikleri ile yolculukları zevke dönüştürmek için tasarlandığını kanıtlıyor.
Konfor ve şıklığın yüksek teknolojiyle buluştuğu Caravelle, zengin standart donanım özelliğiyle kendi sınıfını yaratıyor.
Hafif ticari araç kullanıcıları iyi bilir; yolculuklarda karşılaşılan zorluklar, mesafeler ancak yol arkadaşınızın fedakârlığı, cesareti ve gücüyle daha kolay hale gelir. İşte o yüzdendir ki gerçek dostluklar yolculuklarda ortaya çıkar.
Volkswagen Caravelle de daha ilk bakışta bir yol dostu olduğunu gösteriyor.
Volkswagen teknolojisinin ulaştığı noktanın bir simgesi konumunda bulunan Caravelle, keyifli ve güvenli sürüşleri garanti ediyor. Geniş aileler, iş adamları, turizm ve servis taşımacılığı olmak üzere çok geniş yelpazede kullanılabilen ve artık BlueMotion teknolojisiyle de sunulan Caravelle, Trendline ve Comfortline olmak üzere 2 farklı donanım seviyesine sahip.
Konforun en önemli öğesi, geniş ve donanımlı yaşam alanı
Volkswagen Caravelle, sunduğu ferah iç mekanıyla bu sınıftaki tartışmasız liderliğini gözler önüne seriyor. Tüm detayların düşünüldüğü geniş iç mekan Caravelle’in etkileyici karakterini ortaya koyuyor.
Caravelle konfor öğeleriyle de sınıfının çok ilerisinde: standart olarak sunulan klima sistemlerinin hem sürücü, hem de yolcu bölümünden üfleme özelliği sayesinde, yolcu bölümünde de etkin iklimlendirme sağlanıyor. Arka tavana entegre klima modülü sayesinde, yolcu bölümünden de iklimlendirme ayarları yapılabiliyor.
Trendline ve Comfortline modellerinde standart olarak bulunan otomatik yanan farlar, yağmur sensörü ve otomatik kararan iç dikiz aynası özellikleri Caravelle’in konforunu artırıyor ve sürüş kolaylığı sağlıyor.
Sınıfında sadece Caravelle’de bulunan servotronik, yani hıza duyarlı direksiyon, yüksek hızlarda daha güvenli, düşük hızlarda da daha konforlu bir kullanım avantajı getiriyor.
Geniş ailelerin tercihi
Kullanıcıların Caravelle’i tercih etmelerindeki en büyük etkenlerden biri, geniş aileler için kullanışlı ve rahat bir araç olması. Ayrıca Caravelle’i tercih edenlerin büyük bir kısmı da, tercihlerinde “Volkswagen” markasının satın almada büyük bir etkisi olduğunu söylüyor.
Sınıfının en güçlü motoruyla verimliliği birleştiriyor.
Model ailesinin en güçlü motor seçeneğini oluşturan ve Yeni BİTDI teknolojisiyle sunulan çift turboşarjlı 180PS’lik motor, 1500-2000 dev/dak aralığında 400 Nm'lik tork üreterek sportif sürüş ayrıcalığı yaşatırken 0 km/h'den 100km/h'ye sadece 11.3 saniyede ulaşabiliyor.
Caravelle’i en yakın rakiplerinden ayıran birçok özellik bulunuyor. Önden çekişi sayesinde, arkadan çekişli rakiplerine göre daha iyi bir yol tutuşu sağlarken, sürüşe duyarlı ön sis farı, viraj dengeleme sistemi ESP, çekişi artıran elektronik diferansiyel kilidi, aracın öne yığılmasını engelleyen EBC, yüke duyarlı devrilme kontrolü ARP, yağmurda fren desteği gibi sistemleri ile daha güvenli bir yolculuk sağlanıyor. Ayrıca sadece Caravelle’e özel 7 ileri DSG otomatik vites seçeneği ve 4 adet Isofix çocuk koltuğu bağlantı noktası da hem sürücü ve hem de minik yolcular için daha konforlu bir yolculuk vadediyor.
Tüm yolculuklar çok güvenli
Caravelle’de standart olarak sunulan güvenlik özellikleri her koşulda güvenli yolculuk etme olanağı tanıyor. ESP, ABS, sürücü ve yolcu hava yastıkları, ASR, EBC, EDL, ön ve arka viraj denge çubukları, dört tekerlekte bağımsız süspansiyon, BAS, EBD, ARP, Prefill, FBS, Yağmurda Fren Desteği, Hillholder, ani frenlemelerde otomatik yanan dörtlü flaşörler. Ayrıca Caravelle’deki bir başka güvenlik unsuru da, çarpışma anında katlanabilen teleskopik direksiyon kolonu; olası bir çarpışmada direksiyon kolonu, sürücü hava yastığının açılması durumunda hava yastığı ile sürücü arasındaki mesafeyi koruyor.
Caravelle hakkında daha detaylı bilgi almak için tıklayın.
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Konfor ve şıklığın yüksek teknolojiyle buluştuğu Caravelle, zengin standart donanım özelliğiyle kendi sınıfını yaratıyor.
Hafif ticari araç kullanıcıları iyi bilir; yolculuklarda karşılaşılan zorluklar, mesafeler ancak yol arkadaşınızın fedakârlığı, cesareti ve gücüyle daha kolay hale gelir. İşte o yüzdendir ki gerçek dostluklar yolculuklarda ortaya çıkar.
Volkswagen Caravelle de daha ilk bakışta bir yol dostu olduğunu gösteriyor.
Volkswagen teknolojisinin ulaştığı noktanın bir simgesi konumunda bulunan Caravelle, keyifli ve güvenli sürüşleri garanti ediyor. Geniş aileler, iş adamları, turizm ve servis taşımacılığı olmak üzere çok geniş yelpazede kullanılabilen ve artık BlueMotion teknolojisiyle de sunulan Caravelle, Trendline ve Comfortline olmak üzere 2 farklı donanım seviyesine sahip.
Konforun en önemli öğesi, geniş ve donanımlı yaşam alanı
Volkswagen Caravelle, sunduğu ferah iç mekanıyla bu sınıftaki tartışmasız liderliğini gözler önüne seriyor. Tüm detayların düşünüldüğü geniş iç mekan Caravelle’in etkileyici karakterini ortaya koyuyor.
Caravelle konfor öğeleriyle de sınıfının çok ilerisinde: standart olarak sunulan klima sistemlerinin hem sürücü, hem de yolcu bölümünden üfleme özelliği sayesinde, yolcu bölümünde de etkin iklimlendirme sağlanıyor. Arka tavana entegre klima modülü sayesinde, yolcu bölümünden de iklimlendirme ayarları yapılabiliyor.
Trendline ve Comfortline modellerinde standart olarak bulunan otomatik yanan farlar, yağmur sensörü ve otomatik kararan iç dikiz aynası özellikleri Caravelle’in konforunu artırıyor ve sürüş kolaylığı sağlıyor.
Sınıfında sadece Caravelle’de bulunan servotronik, yani hıza duyarlı direksiyon, yüksek hızlarda daha güvenli, düşük hızlarda da daha konforlu bir kullanım avantajı getiriyor.
Geniş ailelerin tercihi
Kullanıcıların Caravelle’i tercih etmelerindeki en büyük etkenlerden biri, geniş aileler için kullanışlı ve rahat bir araç olması. Ayrıca Caravelle’i tercih edenlerin büyük bir kısmı da, tercihlerinde “Volkswagen” markasının satın almada büyük bir etkisi olduğunu söylüyor.
Sınıfının en güçlü motoruyla verimliliği birleştiriyor.
Model ailesinin en güçlü motor seçeneğini oluşturan ve Yeni BİTDI teknolojisiyle sunulan çift turboşarjlı 180PS’lik motor, 1500-2000 dev/dak aralığında 400 Nm'lik tork üreterek sportif sürüş ayrıcalığı yaşatırken 0 km/h'den 100km/h'ye sadece 11.3 saniyede ulaşabiliyor.
Caravelle’i en yakın rakiplerinden ayıran birçok özellik bulunuyor. Önden çekişi sayesinde, arkadan çekişli rakiplerine göre daha iyi bir yol tutuşu sağlarken, sürüşe duyarlı ön sis farı, viraj dengeleme sistemi ESP, çekişi artıran elektronik diferansiyel kilidi, aracın öne yığılmasını engelleyen EBC, yüke duyarlı devrilme kontrolü ARP, yağmurda fren desteği gibi sistemleri ile daha güvenli bir yolculuk sağlanıyor. Ayrıca sadece Caravelle’e özel 7 ileri DSG otomatik vites seçeneği ve 4 adet Isofix çocuk koltuğu bağlantı noktası da hem sürücü ve hem de minik yolcular için daha konforlu bir yolculuk vadediyor.
Tüm yolculuklar çok güvenli
Caravelle’de standart olarak sunulan güvenlik özellikleri her koşulda güvenli yolculuk etme olanağı tanıyor. ESP, ABS, sürücü ve yolcu hava yastıkları, ASR, EBC, EDL, ön ve arka viraj denge çubukları, dört tekerlekte bağımsız süspansiyon, BAS, EBD, ARP, Prefill, FBS, Yağmurda Fren Desteği, Hillholder, ani frenlemelerde otomatik yanan dörtlü flaşörler. Ayrıca Caravelle’deki bir başka güvenlik unsuru da, çarpışma anında katlanabilen teleskopik direksiyon kolonu; olası bir çarpışmada direksiyon kolonu, sürücü hava yastığının açılması durumunda hava yastığı ile sürücü arasındaki mesafeyi koruyor.
Caravelle hakkında daha detaylı bilgi almak için tıklayın.
Bir bumads advertorial içeriğidir.
4 Kasım 2013 Pazartesi
''Dislike'' Etmek Artık Bir Meslek!
Video portalı Viplay, lansmanında ilginç bir kampanya ile internet severlerin karşısına çıktı. Ünlü bir iş adamı olan Viplay'in Sahibi, reklam kampanyasında Viplay'i en iyi içeriği sunmak üzerine kurulu, beğeni seviyesi yüksek izleyicilere hitap eden bir video portalı olarak kurduklarından bahsediyor. İçeriklerin bir filtreden geçmesi gerektiğini, bu filtreninse aslında kendisi olduğunu, her içeriği beğenmediğini anlatan Viplay'in sahibi, kendisi çok meşgul olduğundan, bu içerikleri elden geçirecek, klişe video içeriklerine alerjisi olan bir kişiyi işe almak istediğini söylüyor.
Bu kişinin idealist, mükemmeliyetçi bir kişi olduğunu, gözünü kırpmadan yavru kedi videolarına "Dislike" verebilmesi gerektiğini anlatan Viplay'in Sahibi, kampanyanın devamında bazı adaylar ile görüşmeler yapacak ve onları bir takım testlerden geçirecek. İş ilanını izlemek ve başvuruda bulunmak istiyorsanız şuradan: http://bit.ly/16SrOaF
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Bu kişinin idealist, mükemmeliyetçi bir kişi olduğunu, gözünü kırpmadan yavru kedi videolarına "Dislike" verebilmesi gerektiğini anlatan Viplay'in Sahibi, kampanyanın devamında bazı adaylar ile görüşmeler yapacak ve onları bir takım testlerden geçirecek. İş ilanını izlemek ve başvuruda bulunmak istiyorsanız şuradan: http://bit.ly/16SrOaF
Bir bumads advertorial içeriğidir.
2 Kasım 2013 Cumartesi
Karışık Bir Yazı (İşinize yarayacak bilgiler içerebilir.)
Merhaba arkadaşlar. Blogtan epey uzak kaldım, unuttum sanmayın. Bugün ilk Matematik vizemden çıktım, LYS bitsin kurtulucam diyordum ama üniversite de "Limit, Türev, İntegral" üçlüsünü görüyoruz. :( Anlayacağınız meşgulüm ama daha önce de bahsettiğim gibi yazın işin temel kavramlarını verdim, aciliyeti olan bir konu aklıma gelmiyor ki yazayım.
Bu yazıda ilk başta kısa kısa şeyler yazacaktım ama baktım çok uzadı. Yine de hepsini okuyun ama ben Ctrl + F yapmanız için yazının içeriği ile ilgili bilgi vereyim.
Anahtar Kelimeler: (kopyalayıp aratın)
- kaç saat çalışayım?
- zaman denemeleri
- töder
- güvender
- optik
- GENEL VE ÖNEMLİ BİR NOT
- fizik
- tahmin (derece tahmini olan)
- ekim (başarılı bir öğrenci ekim-kasım gibi napar)
- YGS'ye kadar bitmesi gereken LYS konuları (Sayısal)
- Matematik sorularını çözmeye yarayan mucizevi program
- Çok çalışmadan sınavı kazanmanızı sağlayacak mucizevi teknik
* "Temelim yok, geçen denemede 340 kırk yaptım ne önerirsin?" veya daha da kötüsü "Sınava yeniden hazırlanıyorum ne önerirsin?" tarzı oldukça genel sorular sormayın lütfen, yazın olsaydı cevaplardım da eskisi kadar işsiz değilim, kaldı ki blogta bir ton yazı var ve internette ygs-lys hakkında yazı içeren tek site bu site değil. Sizin geçtiğiniz dönemden ben de geçtim, birine "Sınava hazırlanıyorum ne yapmalıyım?" tarzı genel bir sorup çabucak cevap beklemek yerine internette farklı kaynaklardan okumalar yaptım ve işime de yaradı.
* "Ben çalışmaya geç kaldım, şu kadar çalışsam yetişir mi?" , "Ben doktor olmak istiyorum günde kaç saat çalışayım?" , "Hedefim mf4'te ilk yirmi bin, günde 5 saat çalışsam yeter mi?"
Bu sorularla da çok karşılaşıyorum. Anlamını çözemedim? Kardeş ben kimim ki buna doğru cevap verebileceğim? Kaldı ki diyelim cevap verdim, hadi bir kaç kişiye daha sordun ve onlar da aynı cevabı verdi. Ve günde beş saat çalıştın. Sınav kötü geçti ve istediğini yapamadın, kimden hesap soracaksın?
Bu sorulara verdiğim ve en doğru olduğunu düşündüğüm, blogun da her yerinde yazan cevap şudur:
"Her gün + Tüm gün."
Fatih Aslan'ın sözlerini hatırlayın: "Bilgisayar yoktu, televizyon yoktu bir şeyden fedakarlık etmeme gerek kalmadı."
* Aklıma geldi, sınavda başarılı olmanın en önemli yollarından biri sınavda sınav modunda olmak yani tamamen sınava konsantre olmaktır. Örneğin benim okul sınavlarımda canım sıkılıyordu ve artık bitsin gitsin diye erkenden verdiğim oluyordu. YGS ve LYS Fende bu olmadı ama LYS Matematik ve Geometri de oldu, ki beni arkalara doğru atan sınavlar da bunlar oldu. Bunun ilacı her denemeye gerçek sınava giriyormuş gibi girmektir arkadaşlar. Daha önce bir yazımda yazmıştım, gene yazıyorum. Sınavı bitirdiğiniz anda çıkıp gitmeyin, kontrol de edin. Sınavı çözmek kadar kontrol etmek de beceri isteyen bir iştir, artan zamanınızı da kullanmayı öğrenmelisiniz. Bundan sonra her deneme sınavına gerçek sınava girer gibi girin. Hatta Şubat/Marttan itibaren sadece kurşun kalem kullanın.
* O değil de sürekli müziği bırakın dedim, YGS'den bir hafta önce müziği bırakan ben LYS1'de bunu yapmayı unutup önceki gün deli müzik dinledim. Bütün sınav kafamda melodizi çınladı. :'(
* Töder ve Güvender denemeleri hakkında sorular soranlar oldu. Arkadaşlar hiçbir yayın ÖSYM'nin yaptığı gibi bir sınav yapamaz. Bu yüzden bu tür Türkiye çapı sınavlardan medet ummayı bırakın. Bu tür sınavlar gereksiz yere zor ve amele sorularla doludur (girmedim ama az buz biliyorum) (zaten mantıklı düşünürseniz kolay olsa "ölçmüyo bu yaa" "olm bu sorular çok kolay lan biz bunlara mı para verdik" diye sızlanır millet). Bu tür soruları önceden çözen, ezberleme derecesine kadar gelmiş kişiler çözer ve tepelerde olur. Sonra ÖSYM pis bir soru sorar ve bunların yarısı şapa oturur. Bireyin sınavlarında sürekli Matematikte 50 yapan YGS 400 küsürüncü bir kız vardı sınava girdi 34.5 net yaptı oradan biliyorum. Sıra arkadaşım Töder'de 15000. oldu. (direkt ekimdekini söylerim sınava yakın olan) YGS'de 5000. :) Örneğin bu çocuk hiç Felsefe yapamıyordu, çalışmamış hiç çünkü. Ben ise felsefeyi çok severim, sırf eğlencesine çalışıp test çözdüm geçen sene. Ben bir yanlış yaptım felsefeden o ful çekti :) Adam sorgulamamış düz mantık yapmış tüm soruları bilmiş doğal olarak. Bu garip ve karışık örnekleri neden veriyorum? ÖSYM'nin yaptığı sınavla piyasa denemeleri hiç bir zaman uyuşmayacak. Adamların kendi yaptığı sınavların bile uyuşmadığı oluyor, bir 2013 LYS1 'e bakın bir de 2010 LYS1'e..
Şöyle de bir örnek verilebilir:
Soru: Tuzla suyu karıştırırsanız ne olur?
Piyasadaki Denemelerin Bakış Açısı: H20 + NaCl = NaCl (suda)
ÖSYM: Tuzlu su olur zaa xd xd
Niye böyle diyorum? 7.Sınıfta girdiğim ve hala hatırladıkça hüzünlendiğim bir SBS sorusu:
Cevap B. Yapamayan varsa bu yazının ikinci kısmını (**) dikkatli okusun.
Evet arkadaşlar bu bir SBS sorusu. Çok da iyi bir soru. SBS'yi ÖSYM'mi hazırlıyor bilmiyorum (Ama Tubitak'ın hazırlamadığı kesin.) Ama bu soru devletin nasıl soru hazırladığının özetidir. Bu soruyu yanlış yapıp bir daha unutmamam çok iyi oldu.
Not: Hazır bahsetmişken söyleyeyim, YGS'yi tekli yıllarda Tubitak'ın hazırladığı bu yüzden bu yıllarda sınavın zor olduğu bir şehir efsanesidir, inanmayın. Ayrıca sınavın zor olması iyi bir şeydir, zor herkese zordur. Gene de çok abartmalarını ben de tasvip etmiyorum tabii.
Bu soruyu çözerken ufacık beynimde geçenler basitçe şunlar: araba fren yapıyor o zaman canı durmak istiyor yavaşlayarak durur. Len bicirik ne biçim çözüm bu? Asıl cevabı televizyonda görünce çok şaşırmıştım tabii, dünyada hangi araba frene basınca aynı hızda gitmeye devam ediyor!?
....komik....
Arkadaşlar gördüğünüz gibi ÖSYM ya da devletin hangi zımbırtısıysa, soru hazırlarken böyle hazırlıyor. Sayı vermiyor, dümdüz bir soru ve dümdüz cevaplar veriyor. Soru çok açık.
Burada sorunun tek bir hedefi var. İstediği tek bir şey var. O da sizin bilginiz.
Onun bu bilginin içeride olup olmadığını kontrol etmesi için sizin kapıyı açık tutmanız yani soruyla iletişime geçebilmeniz gerekmektedir.
Bu birkaç yöntemle olur.
1- Bol soru çözerek. Aynı soruyu çözdüğünüzü görünce beyniniz bir anda uyarılır, "Ha ben bu soruyu çözmüştüm bu bilmemne sorusu, soruda da bilmemneyi istiyor." dersiniz. (Tabii soruyu doğru okumassanız başka benzer bir konunun sorusuna da benzetebilirsiniz.)
2- Soruyu dikkatli okuyup verilen ve isteneni düşünüp, altı çizili kısmın (bu soruda ".. net kuvvet hareket süresince sıfır .. " kısmının altı çiziliydi. ) neden altının çizili olduğunu düşünüp ona göre düşünerek.
Ama sınavda öyle bir an gelir ki sorulara değilde çözümlere dalmış, beyni otopilota almış, bildiğinizi okur bir havaya bürünürsünüz. "Şşt olm uyan saçmalıyorsun." diye kimse de uyarmaz sizi?
"IA, IIA grupları metallerden oluşur.. Hımm doğru bu orada metaller demir felan vardı, diye içinizden geçirirsiniz." Ama dikkatli bakmıyorsunuzdur. Hidrojenin 1A grubundaki bir ametal olduğunu biliyorsunuzdur ama soruya uyanamamışsınızdır. Yani soruyla iletişime geçmemişsiniz. İlk denemenizde bu soruyu yanlış yaparsanız şanslısınızdır, kızıp öbür denemelerinizde hata yapmazsanız. O yüzden hocalar hep "Yanlış yapmak iyi bir şey çünkü düzeltebilecek bir şey var elinizde." tarzı laflar ederler, haklıdırlar da. YGS'de böyle bir yanlış yaparsanız ömür boyu unutmazsınız ve ilk bir-iki yıl içinizi kemirir durur da. Korkutucu bir şey ama insan alışıyor.
Not: Bu tip bir soru da YGS 2013'te çoğu kişiyi gümleten çaylı soru. Ama bu soruyu vermiyorum spoiler olmasın, nedenini birazdan açıklayacağım.
Neyse efendim bu yazının özeti şu, "ÖSYM zar atmaz." ÖSYM'nin genel olarak soru tipi bellidir ve hiçbir denemeye benzememektir. ÖSYM temel kavramları ister, salak salak formüller ezberlemek zorunda kalmazsınız pek. Örneğin optikteki ayna formülleri neredeyse hiç çıkmaz. (Hiç çıkmaz diyeceğim de çıkar mıkar şimdi korkuyorum hala :'( )
Yazının ikinci özeti ise şu: Sınav sırasında dalıp gitmeyin iyi düşünün soruları ciddiye alın. Şimdi sizi ilkokul fiziğiyle başbaşa bırakıyorum.
** (Yazıyı yazdıktan sonra gelen edit: Çok fena laf salatası olmuş ama silmeye kıyamadım, bu bölümü okumasanız da olur. )
İlkokul fiziği diye dalga geçtim ama ilkokul fiziği bilmezseniz fizik bilginiz zor soruları ezberlemekten öteye gitmez arkadaşlar. Ve bu zor sorular gerçek sınavda karşınıza gelmez. Soruları ezbere de çözemezsiniz pek. O yüzden yapmanız gereken bir an önce ben "Fiziği öğrenicem." deyip videoları izlemeye başlamaktır. Konu anlatımlı kitap okumayın çünkü kitaplarda görsellik kısıtlıdır, ayrıca okuması da sıkıcıdır. Açın video izleyin.
Not: Aşağıda hatam varsa lütfen uyarın ve unutmayın her insan hata yapabilir.
Yukarıdaki soruya açıklama yapayım azıcık. Arkadaşlar öncelikle daha önce de yazdığım gibi, fizikte formüllerün mantıklı açıklamaları vardır. Şimdi yazacaklarımı bilimsel temele dayandırmadım (yani açıp merak edip okumadım kendim kafamdan uydurdum.) ama bence şöyle basit bir kural var. Bir etken (değişken, her neyse) bir şeyi doğru orantılı olarak değiştiriyorsa yani etken arttıkça o "şey" de arttırıyorsa o formülde o etken diğer etkenlerle çarpılır.
Önce temel kavramlar.
Enerji yoktan var edilemez veya yok edilemez. Aktarılır, dönüştürülür felan fisman.
İş formülü Kuvvet çarpı yoldur, işe aynı zamanda enerji değişimi de denir. Direkt enerji denmez çünkü o zaman yaptığım iş direkt varlığın enerjisine eşit olur gibi bir anlam çıkar ki bu mümkün değildir. En fazla üzerine iş yapıp enerji eklemiş olursunuz. Veya o size iş yapar ve enerji kaybeder.
İş yani enerji değişimi kuvvet çarpı yol dedik. Yani bir kuvveti bir yol boyunca uygulayınca iş yapmış oluyoruz. Yol burada hızı ve zamanı kapsar. Kuvvetin yolla çarpılmasından oluşan iş cisme enerji ekler, bu kinetik enerjiyse (yani duran/giden bir cisme gidiş yönünde uygulandıysa) dolayısıyla hız da eklemiş olur. Yani kuvvet hızı etkiler diyebiliriz.
Sürtünme kuvvetine geleyim.
Öncelikle ne bu sürtünme kuvveti? Diyelim asfalt yolda bisiklet sürüyorsunuz, bindiniz, pedalı yalnızca bir kez çevirdiniz. Bu kadarcık çevirmeyle pek yol katedemezsiniz herhalde, bisiklet bir süre sonra durur di mi? Halbuki siz bisiklete bir hız kazandırırdınız ve bu hızla ömür boyu gitmesi gerek?? Ama buzda değiliz ki böyle bir şey mümkün olsun? (Ki buzda da mümkün değildir, gerçi denemedim ama.) Bisikletin hızını emip durmasını sağlayan sürtünme kuvvetidir.
Yukarıda hız ekleten kuvvet burada hız emiyor? Nasıl olabilir bu? Kuvvet giden cismin gidiş yönünün tersine olursa olur.
Sürtünme kuvveti yüzeye etkiyen kuvvet arttıkça artar. Tüy gibi hafif bir şeyin en çok sürtünen şey olmasını bekleyemeyiz. (Ağırlıkta bir kuvvettir. F= kütle çarpı ivme, m kütle g ivme dolayısıyla G de kuvvet oluyor.) Dolayısıyla formülümüzde bunu çarpıyoruz. Bir de yüzeye bağlı etkenler var. Yüzeyin pürüzlülüğü, yüzeyin yapıldığı madde felan. Bu hesaplanıyor mu (dünya kadar değişkeni olabilir), denklemi yazınca 99.dereceden 314 bilinmeyenli denklem mi çıkıyor, bilmiyoruz. (Nerden bileyim yav??) Tek bildiğimiz bunların hepsinin k diye bir varlığın içinde toplandığı. Ve k 1'den küçük oluyor ki sürtünme kuvveti orjinal kuvvetten küçük olsun. İleriye ittiğimiz cismin bize doğru gelmesini bekleyemeyiz sonuçta. Sürtünme katsayısı da arttıkça sürtünme arttığından çarpılır. (E herhalde, k = 0 sürtünme diye bir şey olmaz, olmaza yakın olan şey az olan şeydir. ;D) Böylece formülümüz k.N oluverdi.
Duran bir cisme ileri doğru kuvvet uygularsak ona enerji verip onu hızlandırız, yoldan bahsetmeye gerek yok zaten bir saniye ittirip bıraksak bile o bizim parmağımızın ucunda yol almış olur azıcık da olsa. Bu böyle, şimdi soruya dönelim. Soru basit. Aslında sürtünme kuvvetiyle de alakası yokmuş, yarım saattir boşuna sürtünme kuvveti anlatmışım. Eleman frene basmış. Net kuvvet sıfır olmuş. Eskiden bir net kuvvet vardıysa hızı artıyordur. Ama şu an net kuvvet sıfır. Arabaya giren çıkan olmuyor. Dolayısıyla hız artmıyor, sabit. Sabit hızla devam eder. Net kuvvetin neden 0 olduğunu sorgulamaya gerek yok.
İşte arkadaşlar soruyla iyi iletişime geçmediğimden "sürtünme kuvvetiyle alakalı" diyip sürtünme kuvvetine methiyeler yazdım ama çözmeye kalkışınca öyle olmadığını anladım. Benim düştüğüm hataya düşmeyin :))
Bu kadar laf salatasıyla anlatmak istediğim şu. Ben 12.sınıfa gelene kadar bunları pek bilmiyordum. Sürtünme kuvvetini kmg diye ezberliyordum ama sürtünme kuvvetinin formülündeki k.N'deki N herhangi bir kuvvet olabilir. (Silindirli dairesel hareket sorularında bunun merkezkaç kuvvetine eşit olabildiğini görmüşsünüzdür.) Sonuç olarak ezber bir işe yaramıyor ve en sonunda geriye dönüp "Ben napıyorum ya?" diyorsunuz. Bundan sonra yapmanız ezber değil işin mantığını gerek hocaları pür dikkat dinleyerek gerek kendinizde fikir yürüterek kavramaktır.
Bitti çok şükür. Başka konulara akalım.
* Eğer gerçekten sınavda yapacağınız dereceyle ilgili tahminde bulunmak istiyorsanız, bunun bir yolu var. Ben yaptım oldu:
Çıkmış YGS sorularına hiç bakmayın. Mart ayı geldiğinde bunları kitapçıdan deneme olarak satın alın. Haftasonu veya herhangi bir sakin günde, sabah erken kalkıp sınav saatinde çözün.
YGS 2011 ve YGS 2012'nin paragrafları uzun, YGS 2013 ise ayarında. 2012 ve 2011'in Matematik soruları da makul derecede zordur. YGS Fen soruları genelde aynı ayarda olduğu için yorum yok. Sosyal için de aynı şey geçerli diyebiliriz yalnız bana YGS 2010 ve 2013'ün sosyal soruları biraz daha farklı geliyor. Bence YGS 2011'in seviye belirlemede en iyisi. Ama kardeşleri ayırmaya gerek yok, hepsi birer hazine. İyi kullanın. Piyasada denemelerini 40 dakika arttırmak bir beceri değildir, gerçek beceri YGS'yi yetiştirmektir. ;) Bu YGS'de yapacağınız netler sınav günü saçmalamazsanız gerçek YGS'ye benzer olur. (Ben de öyle oldu.) (Geçmiş YGSlerdeki soruların benzerlerini çözdüğünüz için gerçek YGS bir tutam daha az gelebilir.)
* Ve evet, Töder ve Güvender'e inancım olmadığı gibi Zaman denemelerine de inancım yok.
Malum bir zaman denemeleridir gidiyor. Bir akşam ben de açayım çözeyim dedim. Türkçede bir sürü "zor olsun, YGS de zordu" diye sorulmuş saçmasapan çelişkili sorular vardı. En kötü Türkçe'mi yapmıştım 6-8 yanlışım mı ne vardı. Halbuki gerçek sınav ful :) Yapamadığım paragraf sorularını babama (kendisi Türkçe öğretmeni) götürme gereği duymadım, çünkü cevabı "Piyasadaki denemeleri çözme ÖSYM'ninkileri çöz." olacak adım gibi eminim. Adam haklı beyler.
Matematikte de aynı şekilde 6-8 yanlışım vardı. Halbuki gerçek sınav 1 yanlış.
Coğrafyada da öyle abuk subuk ezber sorular vardı. Feni ve sosyalin geri kalanını hatırlamıyorum. Femci arkadaşlarım feni ygsye biraz benziyordu filan diyordu. Ama sonuçta sınava zaman denemeleriyle girmeden de gayet güzel bir derece yaptım YGS'de. Bundan fazlası olmazdı. Ama LYS zaman denemeleriyle ilgili tek kelime etmem bak, çünkü birine bile girmedim ve LYS'de de kendimce pek iyi bir sonuç elde edemedim.
Ayrıca zaman denemelerinin gerçekçi olup olmadığına çıkmış sorulara göz atarak (spoiler yiyeceksiniz ama napalım) da anlayabilirsiniz.
Ama şu da var ki fazla deneme göz çıkarmaz. Hele mezunların yapması gereken bence her gün bir deneme çözmektir. (YGS'ye yakın da her gün 2 tane.) Ben mezun olmadım ama ben olsam böyle yapardım. Çözmek hiç çözmemekten daha iyidir bunu unutmayın. Ha ayrıca, yazım yanlış anlaşılmasın, bu yazıda demek istediğim "Zaman denemeleri gereksiz pis kaka öcü." demek değildir. Diğer piyasa denemeleri gibi ÖSYM'ye benzememektedir ve bazı soruları direkt "YGS varsa ben yokum." diye çığırmaktadır.
Not: Önceki söylediğim yanlış anlaşılmış, benim zaman denemelerine ciddi bir tepki koymamın nedeni şu: internette bu denemelerin reklamı çok iyi yapılıyor. Yok çok soru tutturuyormuş da yok YGS ile birebir uyuşuyormuş. (Halbuki öyle bir şey yok.) Haliyle insan da bir "zaman denemeleri çözme zorunluluğu" hissi oluşuyor. Denemenin gazeteyle birlikte fiyatı da 5 lira :) Ben geçen sene piyasadan tek tek deneme almıştım (kitapçıda bir deneme paketini açıp satıyorlardı yani) öyle bile denemenin tanesine verdiğim para 1.5 liraydı. Buna rağmen çok da vaadettiği bir şey yok.
* Geçen de bir arkadaş "LYS birincisiyle aynı sınıftaymışsın acaba ekim/kasım gibi kaç net yapıyormuş öğrenebilir misin?" tarzı bir soru sordu. O arkadaşla çok sıkı fıkı olmadığım için soramadım "hey birinci kardeş" diye bir cümleye başlayasım gelmedi. Bir de yani bu arkadaş İzmir Fen'den mezun, adam direkt birinci yani YGS'de ikinci, işi yalamış yutmuş, böyle biri kıstas alınmaz ki.. Ama burada lysde 200 küsürüncü olmuş buna rağmen idealist düşünüp İstanbullu olmasına rağmen Bilkent bilgisayar mühendisliği yazmış bir arkadaşım var. Aynı yurtta kalıp beraber yemekhaneye felan gidiyoruz. (Çok yavaş yiyo ibiş, ben 15 dakikada yiyip bitiyorum geri kalan 30-40 dakika adamın yemesini bekliyorum, yemek yemekten çalışmaya nasıl vakit buldu bilmem.) Neyse, arkadaş bana 11.sınıfta YGS çalışmaya başladığını ekim-kasım gibi 140 net yaptığını ve gerçek YGS'de de 143 net yaptığını söyledi. Buradan benim çıkardığım sonuç bir kere daha erkenden YGS'ye çalışıp YGS'ye odaklanmayın, yazın YGS sayısala çalışmayın (sayısallar için) lafımın haklı olduğu, çünkü arkadaş doyum noktasına ekim-kasım gibi ulaşmış zaten, gerisi onun sözel becerisine kalmış. Ha ama matematikte 49 net geometride 30 net yaparak LYS'de bana farkı koymuş. (O bi boşu da kolay bir soruymuş sonradan çözdüğü halde işaretlememiş.) Böylelikle YGS'nin mal bir sınav olduğunu, asıl odağın LYS olması gerektiğini bir kez daha anlamış olduk. Ne mutlu bize.
* Optik konusuna gelelim. (Umarım çok geç olmamıştır :( )
Bu optik hakkında belli başlı üç şikayet var ama üçü de aynı kapıya çıkıyor.
1) Optiği okulda daha önce görmediğimiz için sadece dershane olunca anlayamadım.
2) Formüller ezberimde kalmıyor.
3) Dershanede çok hızlı geçtiler.
Optiği 9'da hayal meyal hatırlıyorum sanki, ama optiğin asıl işlenme zamanı 12.sınıftır. Dershane okuldan önce işler. Bu yüzden arkadaşlarla hep birlikte sınava hazırlanma safhası henüz olmamış ağır bir fizik konusu insana yabancı gelir. İşin kötüsü optik birsürü saçmasapan formülle (çukur aynada 3ften gelen ışın 1.5f'e düşer vs) doludur. Bunları ezberlemek zordur. Dershanede ilk iki ders hoca bunları tahtaya çizip anlatır, ertesi gün hoca geri dönüp size formülleri ezberletmeye çalışmaz, o artık sizin işinizdir ve siz bunları tekrar etmediğiniz/tekrar ettiğiniz halde unuttuğunuz için hoca soru çözerken tahtaya bön bön bakarsınız, tam çözümü anladığınızda hoca yan tarafta 5 soru birden çözmüş olur ne olup bittiğini anlamassınız bile. Yetmezmiş gibi bir de okulda bunun sınavını yapanlar. Okuldaki dersi dinlemessiniz bile, gerçekten de dershane bir sürü konu yığıyorken okulda anlamayacağınızı bildiğiniz halde dinlemek pek akıl kârı değildir. Sıra altında test çözülür.
Kısacası dershane optikte kendi başına yeterli olmaz. Daha önce fizikte "dershaneye gelmeden önce konunun videosunu izleyin." demiştim. Bu özellikle optikte geçerli. Eğer optiği öğrenip de dershaneye giderseniz fazladan birkaç örnek görmüş olursunuz. Ve hocanın ne yaptığı hakkında fikriniz olur. Bunu yapmadıysanız problem yok. Videolar kaçmıyor.
Ben kendim geçen sene optikten 5 tane kitap çözdüm. Ve sanırım her videodan sonra bir kitap çözdüğüm için en az 5 kere de videosunu izledim. Yani sadece videoya göz gezdirip kapatmadım, baştan sona amele gibi izledim. Yani optik konusunda umutsuzluğa kapılmayın, yılmadan izleyip öğrenmeye çalışın.
Bir de en önemlisi, feme gitmediğim halde sürekli teknofem reklamı yapmamın nedeni, teknofemin optik konusunda epey yardımı dokunuyor. Çok güzel animasyonlar var, o animasyonları kafaya oturttunuz mu görsel hafızanız sayesinde ezbere gerek kalmıyor. (ya da şöyle söyleyeyim; görsel olarak ezberlemiş oluyorsunuz :)) En son baktığımda teknofemin arayüzü değişmişti, belki eski hataları düzeltip beleş video izlemenin önüne geçmişlerdir. Yine de siz o videoları napıp yapıp izleyin. (Anladınız siz onu.)
Genel ve Önemli Bir Not: Optik örneğinde de görebileceğiniz gibi, her konu bir kez işlenerek (konu anlatımı yapılarak, videosu izlenerek) ve sadece bir konu bankası çözülerek halledilemez. Bu yüzden "Ben şu konuyu anlamadım/unuttum." dediğinizde paniğe kapılmayın anlayana kadar yılmadan bir daha işleyin.
* [YGS'ye kadar bitmesi gereken LYS konuları]
Böyle bir zorunluluk yok, fazla konu göz çıkarmaz. Ama bundan azı olmamalı. Bunu okula gidip okul derslerini boşlamak gibi kötü bir yola düşmüş kimseler ve dershaneye gitmeyip "Neye çalışacağımı bilmiyorum." tarzında mesaj atanlar için yazıyorum.
Benim gelişim aşamam bu şekilde:
NOT!!! : Birinci önceliğiniz dershane + okulun ne işlediğidir. Bu ikilinin işlediklerini takip etmeyi bırakıp kafanıza göre gitmeyin sakın. Aşağıdaki liste sadece bir örnektir.
Matematik:
Okul: ÖTF, Limit, Türev bitti. (İlk dönem türev almaya kadar geldik maksimum minimum problemlerine ikinci dönem YGS'den önce geçtik, ama mantığı basit ve soru pratiği gerektiren bir konu olduğu için YGS'den önce de sonra da çalışılmalı bence. İntegral ise YGS'den sonraya kaldı ben de, bende pek sorun teşkil etmedi 1 boşum vardı o soru da çok uzundu zamanım az diye adam akıllı okumadım.
Dershane: 9,10 bitti. 11.sınıftaki konulardan karmaşık sayılar, logaritma, istatistik (ortalama almaktan başka bir işe yaramaz) bitti. 11.sınıf konularından toplam, çarpım sembolleri, dizi, seri, matris ve determinantlar kaldı. Matristen gram test çözmedim kolay diye ama sınavdaki soruyu yapamadım kötü oldu. :(
Geometri:
- Okula hiç çalışmadım çünkü hoca bizi serbest bırakıyordu (ilk başlarda ders anlatıyordu da kimsenin dinlemediğini görünce bıraktı.) ben ama şu YGS ile alakası olmayan uzay, düzlem denklemleri, çember denklemleri ve konikler dışındakileri bitirin direkt. Yani üçgenler, dörtgenler, çokgenler, analitik düzlem, nokta doğru denklemleri, katı cisimler ve vektörler. Vektörleri ben YGS'den sonra çalıştım ama aynı fizikteki gibi mantık kullanılması gereken mantık formülleri var o yüzden ben YGS'den önce de çalışmanızı öneririm zaten dershanin de işliyor olması lazım. "uzay, düzlem denklemleri, çember denklemleri ve konikler" bu konular kolay o yüzden YGS'den sonraya bırakılmasına bir sorun görmüyorum ama yine de okul ve dershanede işlenildiği kadarını bilin yine de.
Biyoloji:
Okul: 3.sınava kadar olan konular yani sanırım Sindirim, Dolaşım ve Solunum kesin olarak var ekstra boşaltım ve kas sistemi de vardı sanırım 3.sınava girmediğimden bilmiyorum. Sindirim dolaşım ve solunumu mutlaka bilin ama şu var ki YGS'de sistemlerin her yerinden soru çıkabilir ama bu sorular konu anlatım kitaplarındaki gereksiz detaylardan oluşmaz. Yani sistemlerin hepsinin üzerinden bir kez geçip temel kavramlar bilinmeli. Gerçi gereksiz detaylar LYS'de de lazım olmuyor. Kemik türleri hiçbir işe yaramıyor mesela. Solunum ve fotosentezin upuzun denklemleri de çıkıyor, genelde bu denklemlerin sağında solunda kırmızıyla yazılmış / kutu içine alınmış yerler çıkıyor. YGS içinse pankreası , hipofiz bezini , sinapsın ne olduğu gibi temel kavramları bilin. Çalışın tüm sistemlere kısaca, kumar oynamayın. Sistemler 12.sınıf konusu olmasına rağmen ilkokulda işlendiği için çıkarrr.
Dershane: Haliyle 9,10 bitti. Tam hatırlamıyorum ama biz galiba tüm konuları bitirmiştik YGS'den önce. Ben pek yorumda bulunmayayım siz çıkmış sorulara bakıp kendiniz karar verin neyi bitirmeni gerektiğini. Benim hatırladığım bitkisel dokular, bitkilerde taşıma (ksilem floem), bitkisel hormonlar felan çıkmıyor. Ama bitkide üreme çıkıyor mesela çünkü ilkokulda işlendi.
Kimya:
Okul: Organikte izomeriye kadar bitti ilk dönem. (Öyle alkanlar alken ketonlar diye topluca çalışmadık, önce adlandırma, sonra izomeri, sonra tepkimeler şeklinde gittik.) İkinci dönem YGS'den önce tepkimelere başladık sanıyorum. Siz Alkan-Alken-Alkin tepkimelerine kadar bilin yine de.
Sakın tüm organiği YGS'den sonraya bırakmayın ha!!
Dershane: 9,10 bitti 11 yok. 11 pek zor değil zaten.
Fizik
Okul: Dairesel hareket, harmonik hareket filan işledik de hepsini YGS'den sonra bir daha işlemek üzere işledik. Harmonik hareketi dert etmeyin formül yazıyorsunuz oluyo, dairesel hareket de çok problem değil ama bilmenizden zarar gelmez.
Ama kondanzatör ve transformatörü bilin mutlaka. Ve tabii optiği de.
Dershane: Dalgalara kadar geldik, dalgalar bittikten sonra bıraktık. Dalgaların başını yani temel kavramlarını bilin mutlaka. Gerisi için şöyle diyip, siz ne olur ne olmaz YGS'ye kadar hocalar dalgaların neresine gelmişse o kadar bilin. Ama açık söylemek gerekirse su dalgaları gereksiz biraz (Young deneyi filan önemli ama) onu YGS'den önce çalışmasanız da olur gibi.
Kondanzatör, transformatör, elektriksel kuvvet, elektrik alan, paralel levha, atışlar, mıknatıslar, emk zıt emk YGS'den önce işlenir ama YGS'de çıkmaz. Bunlardan elektriksel kuvvet, elektrik alan, paralel levha'yı bizim hoca sona bıraktı çabuk unutuluyo diye ama öbürlerini hakkıyla işledi siz de bırakmayın. Mıknatıslar tam YGS'den önceye geldi, ben de YGS'den sonra bir daha işledim. Sağ el kuralını daha çok pratik etmiş oldum yani.
Aman dikkat!: Daha önce söylemiştim bir daha söylüyorum, fizik sözellerini, özellikle 12.sınıftakileri, göz ardı etmeyin. Ben ettim fizikteki 7 yanlışımın 2 tanesi dikkatsiz 5 tanesi sözelden. Tam bir komedi. Ben ettim siz etmeyin.
* [Matematik sorularını çözmeye yarayan mucizevi program]
Evet var böyle bir program. Şu sitede ikamet etmekte:
http://www.wolframalpha.com/
Malesef ve doğal olarak; İngilizce
Sitenin kullanımı ve incelemesini bu haftasonu detaylı olarak yazmayı planlıyorum. Yine de yazamassam diye siteyi direkt verdim.
Türev almak için "derivative of (x^2 + 2x^(2x+4))/(4sin(cos(pix))" filan yazabilirsiniz. (derivative = türev.) Payı belirtmek için üstteki ifadenin tümünü parantez içine alıyorum, üslü sayıyı da ^ işaretiyle gösteriyorum. Sayının üstü de fonksiyonsa (yani 2x üzeri 2x + 4) üstü de parantez içine alıyorum. Sonuç çıkınca "step by step solution" a bakarak adım adım çözümü görebilirsiniz, bunun için üye olmanız gerekir ve günlük kotanız var galiba fazlası için para istiyor, bilgisayar kurtları ip değiştiririp fake üyelikler alarak bu engelin üstesinden gelebilir sanıyorum. Bir de sadece bu siteye bağlı kalmak zorunda değilsiniz, google'a "limit finder", "limit calculator" , "derivative calculator" , "integral finder" ve benzeri şeyler yazarak türlü sitelere ulaşabilirsiniz Biz üniversitede bunu kullanıyoruz, ödevleri buna yaptırıyoruz beleş not geliyor. (Siteyi de hoca önerdi çok ilginç.) O yüzden bu siteyi verdir.
* [Çok çalışmadan sınavı kazanmanızı sağlayacak mucizevi teknik]
*************************************************************************
Yazı bu kadardı arkadaşlar. Umarım her şeyi dertli toplu yazmışımdır da düşüncelerimi açıkça belirtebilmişimdir. Malum bayağıdır yazmıyorum paslanmışımdır :) Görüşmek üzere.
Bu yazıda ilk başta kısa kısa şeyler yazacaktım ama baktım çok uzadı. Yine de hepsini okuyun ama ben Ctrl + F yapmanız için yazının içeriği ile ilgili bilgi vereyim.
Anahtar Kelimeler: (kopyalayıp aratın)
- kaç saat çalışayım?
- zaman denemeleri
- töder
- güvender
- optik
- GENEL VE ÖNEMLİ BİR NOT
- fizik
- tahmin (derece tahmini olan)
- ekim (başarılı bir öğrenci ekim-kasım gibi napar)
- YGS'ye kadar bitmesi gereken LYS konuları (Sayısal)
- Matematik sorularını çözmeye yarayan mucizevi program
- Çok çalışmadan sınavı kazanmanızı sağlayacak mucizevi teknik
* "Temelim yok, geçen denemede 340 kırk yaptım ne önerirsin?" veya daha da kötüsü "Sınava yeniden hazırlanıyorum ne önerirsin?" tarzı oldukça genel sorular sormayın lütfen, yazın olsaydı cevaplardım da eskisi kadar işsiz değilim, kaldı ki blogta bir ton yazı var ve internette ygs-lys hakkında yazı içeren tek site bu site değil. Sizin geçtiğiniz dönemden ben de geçtim, birine "Sınava hazırlanıyorum ne yapmalıyım?" tarzı genel bir sorup çabucak cevap beklemek yerine internette farklı kaynaklardan okumalar yaptım ve işime de yaradı.
* "Ben çalışmaya geç kaldım, şu kadar çalışsam yetişir mi?" , "Ben doktor olmak istiyorum günde kaç saat çalışayım?" , "Hedefim mf4'te ilk yirmi bin, günde 5 saat çalışsam yeter mi?"
Bu sorularla da çok karşılaşıyorum. Anlamını çözemedim? Kardeş ben kimim ki buna doğru cevap verebileceğim? Kaldı ki diyelim cevap verdim, hadi bir kaç kişiye daha sordun ve onlar da aynı cevabı verdi. Ve günde beş saat çalıştın. Sınav kötü geçti ve istediğini yapamadın, kimden hesap soracaksın?
Bu sorulara verdiğim ve en doğru olduğunu düşündüğüm, blogun da her yerinde yazan cevap şudur:
"Her gün + Tüm gün."
Fatih Aslan'ın sözlerini hatırlayın: "Bilgisayar yoktu, televizyon yoktu bir şeyden fedakarlık etmeme gerek kalmadı."
* Aklıma geldi, sınavda başarılı olmanın en önemli yollarından biri sınavda sınav modunda olmak yani tamamen sınava konsantre olmaktır. Örneğin benim okul sınavlarımda canım sıkılıyordu ve artık bitsin gitsin diye erkenden verdiğim oluyordu. YGS ve LYS Fende bu olmadı ama LYS Matematik ve Geometri de oldu, ki beni arkalara doğru atan sınavlar da bunlar oldu. Bunun ilacı her denemeye gerçek sınava giriyormuş gibi girmektir arkadaşlar. Daha önce bir yazımda yazmıştım, gene yazıyorum. Sınavı bitirdiğiniz anda çıkıp gitmeyin, kontrol de edin. Sınavı çözmek kadar kontrol etmek de beceri isteyen bir iştir, artan zamanınızı da kullanmayı öğrenmelisiniz. Bundan sonra her deneme sınavına gerçek sınava girer gibi girin. Hatta Şubat/Marttan itibaren sadece kurşun kalem kullanın.
* O değil de sürekli müziği bırakın dedim, YGS'den bir hafta önce müziği bırakan ben LYS1'de bunu yapmayı unutup önceki gün deli müzik dinledim. Bütün sınav kafamda melodizi çınladı. :'(
* Töder ve Güvender denemeleri hakkında sorular soranlar oldu. Arkadaşlar hiçbir yayın ÖSYM'nin yaptığı gibi bir sınav yapamaz. Bu yüzden bu tür Türkiye çapı sınavlardan medet ummayı bırakın. Bu tür sınavlar gereksiz yere zor ve amele sorularla doludur (girmedim ama az buz biliyorum) (zaten mantıklı düşünürseniz kolay olsa "ölçmüyo bu yaa" "olm bu sorular çok kolay lan biz bunlara mı para verdik" diye sızlanır millet). Bu tür soruları önceden çözen, ezberleme derecesine kadar gelmiş kişiler çözer ve tepelerde olur. Sonra ÖSYM pis bir soru sorar ve bunların yarısı şapa oturur. Bireyin sınavlarında sürekli Matematikte 50 yapan YGS 400 küsürüncü bir kız vardı sınava girdi 34.5 net yaptı oradan biliyorum. Sıra arkadaşım Töder'de 15000. oldu. (direkt ekimdekini söylerim sınava yakın olan) YGS'de 5000. :) Örneğin bu çocuk hiç Felsefe yapamıyordu, çalışmamış hiç çünkü. Ben ise felsefeyi çok severim, sırf eğlencesine çalışıp test çözdüm geçen sene. Ben bir yanlış yaptım felsefeden o ful çekti :) Adam sorgulamamış düz mantık yapmış tüm soruları bilmiş doğal olarak. Bu garip ve karışık örnekleri neden veriyorum? ÖSYM'nin yaptığı sınavla piyasa denemeleri hiç bir zaman uyuşmayacak. Adamların kendi yaptığı sınavların bile uyuşmadığı oluyor, bir 2013 LYS1 'e bakın bir de 2010 LYS1'e..
Şöyle de bir örnek verilebilir:
Soru: Tuzla suyu karıştırırsanız ne olur?
Piyasadaki Denemelerin Bakış Açısı: H20 + NaCl = NaCl (suda)
ÖSYM: Tuzlu su olur zaa xd xd
Niye böyle diyorum? 7.Sınıfta girdiğim ve hala hatırladıkça hüzünlendiğim bir SBS sorusu:
Cevap B. Yapamayan varsa bu yazının ikinci kısmını (**) dikkatli okusun.
Evet arkadaşlar bu bir SBS sorusu. Çok da iyi bir soru. SBS'yi ÖSYM'mi hazırlıyor bilmiyorum (Ama Tubitak'ın hazırlamadığı kesin.) Ama bu soru devletin nasıl soru hazırladığının özetidir. Bu soruyu yanlış yapıp bir daha unutmamam çok iyi oldu.
Not: Hazır bahsetmişken söyleyeyim, YGS'yi tekli yıllarda Tubitak'ın hazırladığı bu yüzden bu yıllarda sınavın zor olduğu bir şehir efsanesidir, inanmayın. Ayrıca sınavın zor olması iyi bir şeydir, zor herkese zordur. Gene de çok abartmalarını ben de tasvip etmiyorum tabii.
Bu soruyu çözerken ufacık beynimde geçenler basitçe şunlar: araba fren yapıyor o zaman canı durmak istiyor yavaşlayarak durur. Len bicirik ne biçim çözüm bu? Asıl cevabı televizyonda görünce çok şaşırmıştım tabii, dünyada hangi araba frene basınca aynı hızda gitmeye devam ediyor!?
....komik....
Arkadaşlar gördüğünüz gibi ÖSYM ya da devletin hangi zımbırtısıysa, soru hazırlarken böyle hazırlıyor. Sayı vermiyor, dümdüz bir soru ve dümdüz cevaplar veriyor. Soru çok açık.
Burada sorunun tek bir hedefi var. İstediği tek bir şey var. O da sizin bilginiz.
Onun bu bilginin içeride olup olmadığını kontrol etmesi için sizin kapıyı açık tutmanız yani soruyla iletişime geçebilmeniz gerekmektedir.
Bu birkaç yöntemle olur.
1- Bol soru çözerek. Aynı soruyu çözdüğünüzü görünce beyniniz bir anda uyarılır, "Ha ben bu soruyu çözmüştüm bu bilmemne sorusu, soruda da bilmemneyi istiyor." dersiniz. (Tabii soruyu doğru okumassanız başka benzer bir konunun sorusuna da benzetebilirsiniz.)
2- Soruyu dikkatli okuyup verilen ve isteneni düşünüp, altı çizili kısmın (bu soruda ".. net kuvvet hareket süresince sıfır .. " kısmının altı çiziliydi. ) neden altının çizili olduğunu düşünüp ona göre düşünerek.
Ama sınavda öyle bir an gelir ki sorulara değilde çözümlere dalmış, beyni otopilota almış, bildiğinizi okur bir havaya bürünürsünüz. "Şşt olm uyan saçmalıyorsun." diye kimse de uyarmaz sizi?
"IA, IIA grupları metallerden oluşur.. Hımm doğru bu orada metaller demir felan vardı, diye içinizden geçirirsiniz." Ama dikkatli bakmıyorsunuzdur. Hidrojenin 1A grubundaki bir ametal olduğunu biliyorsunuzdur ama soruya uyanamamışsınızdır. Yani soruyla iletişime geçmemişsiniz. İlk denemenizde bu soruyu yanlış yaparsanız şanslısınızdır, kızıp öbür denemelerinizde hata yapmazsanız. O yüzden hocalar hep "Yanlış yapmak iyi bir şey çünkü düzeltebilecek bir şey var elinizde." tarzı laflar ederler, haklıdırlar da. YGS'de böyle bir yanlış yaparsanız ömür boyu unutmazsınız ve ilk bir-iki yıl içinizi kemirir durur da. Korkutucu bir şey ama insan alışıyor.
Not: Bu tip bir soru da YGS 2013'te çoğu kişiyi gümleten çaylı soru. Ama bu soruyu vermiyorum spoiler olmasın, nedenini birazdan açıklayacağım.
Neyse efendim bu yazının özeti şu, "ÖSYM zar atmaz." ÖSYM'nin genel olarak soru tipi bellidir ve hiçbir denemeye benzememektir. ÖSYM temel kavramları ister, salak salak formüller ezberlemek zorunda kalmazsınız pek. Örneğin optikteki ayna formülleri neredeyse hiç çıkmaz. (Hiç çıkmaz diyeceğim de çıkar mıkar şimdi korkuyorum hala :'( )
Yazının ikinci özeti ise şu: Sınav sırasında dalıp gitmeyin iyi düşünün soruları ciddiye alın. Şimdi sizi ilkokul fiziğiyle başbaşa bırakıyorum.
** (Yazıyı yazdıktan sonra gelen edit: Çok fena laf salatası olmuş ama silmeye kıyamadım, bu bölümü okumasanız da olur. )
İlkokul fiziği diye dalga geçtim ama ilkokul fiziği bilmezseniz fizik bilginiz zor soruları ezberlemekten öteye gitmez arkadaşlar. Ve bu zor sorular gerçek sınavda karşınıza gelmez. Soruları ezbere de çözemezsiniz pek. O yüzden yapmanız gereken bir an önce ben "Fiziği öğrenicem." deyip videoları izlemeye başlamaktır. Konu anlatımlı kitap okumayın çünkü kitaplarda görsellik kısıtlıdır, ayrıca okuması da sıkıcıdır. Açın video izleyin.
Not: Aşağıda hatam varsa lütfen uyarın ve unutmayın her insan hata yapabilir.
Yukarıdaki soruya açıklama yapayım azıcık. Arkadaşlar öncelikle daha önce de yazdığım gibi, fizikte formüllerün mantıklı açıklamaları vardır. Şimdi yazacaklarımı bilimsel temele dayandırmadım (yani açıp merak edip okumadım kendim kafamdan uydurdum.) ama bence şöyle basit bir kural var. Bir etken (değişken, her neyse) bir şeyi doğru orantılı olarak değiştiriyorsa yani etken arttıkça o "şey" de arttırıyorsa o formülde o etken diğer etkenlerle çarpılır.
Önce temel kavramlar.
Enerji yoktan var edilemez veya yok edilemez. Aktarılır, dönüştürülür felan fisman.
İş formülü Kuvvet çarpı yoldur, işe aynı zamanda enerji değişimi de denir. Direkt enerji denmez çünkü o zaman yaptığım iş direkt varlığın enerjisine eşit olur gibi bir anlam çıkar ki bu mümkün değildir. En fazla üzerine iş yapıp enerji eklemiş olursunuz. Veya o size iş yapar ve enerji kaybeder.
İş yani enerji değişimi kuvvet çarpı yol dedik. Yani bir kuvveti bir yol boyunca uygulayınca iş yapmış oluyoruz. Yol burada hızı ve zamanı kapsar. Kuvvetin yolla çarpılmasından oluşan iş cisme enerji ekler, bu kinetik enerjiyse (yani duran/giden bir cisme gidiş yönünde uygulandıysa) dolayısıyla hız da eklemiş olur. Yani kuvvet hızı etkiler diyebiliriz.
Sürtünme kuvvetine geleyim.
Öncelikle ne bu sürtünme kuvveti? Diyelim asfalt yolda bisiklet sürüyorsunuz, bindiniz, pedalı yalnızca bir kez çevirdiniz. Bu kadarcık çevirmeyle pek yol katedemezsiniz herhalde, bisiklet bir süre sonra durur di mi? Halbuki siz bisiklete bir hız kazandırırdınız ve bu hızla ömür boyu gitmesi gerek?? Ama buzda değiliz ki böyle bir şey mümkün olsun? (Ki buzda da mümkün değildir, gerçi denemedim ama.) Bisikletin hızını emip durmasını sağlayan sürtünme kuvvetidir.
Yukarıda hız ekleten kuvvet burada hız emiyor? Nasıl olabilir bu? Kuvvet giden cismin gidiş yönünün tersine olursa olur.
Sürtünme kuvveti yüzeye etkiyen kuvvet arttıkça artar. Tüy gibi hafif bir şeyin en çok sürtünen şey olmasını bekleyemeyiz. (Ağırlıkta bir kuvvettir. F= kütle çarpı ivme, m kütle g ivme dolayısıyla G de kuvvet oluyor.) Dolayısıyla formülümüzde bunu çarpıyoruz. Bir de yüzeye bağlı etkenler var. Yüzeyin pürüzlülüğü, yüzeyin yapıldığı madde felan. Bu hesaplanıyor mu (dünya kadar değişkeni olabilir), denklemi yazınca 99.dereceden 314 bilinmeyenli denklem mi çıkıyor, bilmiyoruz. (Nerden bileyim yav??) Tek bildiğimiz bunların hepsinin k diye bir varlığın içinde toplandığı. Ve k 1'den küçük oluyor ki sürtünme kuvveti orjinal kuvvetten küçük olsun. İleriye ittiğimiz cismin bize doğru gelmesini bekleyemeyiz sonuçta. Sürtünme katsayısı da arttıkça sürtünme arttığından çarpılır. (E herhalde, k = 0 sürtünme diye bir şey olmaz, olmaza yakın olan şey az olan şeydir. ;D) Böylece formülümüz k.N oluverdi.
Duran bir cisme ileri doğru kuvvet uygularsak ona enerji verip onu hızlandırız, yoldan bahsetmeye gerek yok zaten bir saniye ittirip bıraksak bile o bizim parmağımızın ucunda yol almış olur azıcık da olsa. Bu böyle, şimdi soruya dönelim. Soru basit. Aslında sürtünme kuvvetiyle de alakası yokmuş, yarım saattir boşuna sürtünme kuvveti anlatmışım. Eleman frene basmış. Net kuvvet sıfır olmuş. Eskiden bir net kuvvet vardıysa hızı artıyordur. Ama şu an net kuvvet sıfır. Arabaya giren çıkan olmuyor. Dolayısıyla hız artmıyor, sabit. Sabit hızla devam eder. Net kuvvetin neden 0 olduğunu sorgulamaya gerek yok.
İşte arkadaşlar soruyla iyi iletişime geçmediğimden "sürtünme kuvvetiyle alakalı" diyip sürtünme kuvvetine methiyeler yazdım ama çözmeye kalkışınca öyle olmadığını anladım. Benim düştüğüm hataya düşmeyin :))
Bu kadar laf salatasıyla anlatmak istediğim şu. Ben 12.sınıfa gelene kadar bunları pek bilmiyordum. Sürtünme kuvvetini kmg diye ezberliyordum ama sürtünme kuvvetinin formülündeki k.N'deki N herhangi bir kuvvet olabilir. (Silindirli dairesel hareket sorularında bunun merkezkaç kuvvetine eşit olabildiğini görmüşsünüzdür.) Sonuç olarak ezber bir işe yaramıyor ve en sonunda geriye dönüp "Ben napıyorum ya?" diyorsunuz. Bundan sonra yapmanız ezber değil işin mantığını gerek hocaları pür dikkat dinleyerek gerek kendinizde fikir yürüterek kavramaktır.
Bitti çok şükür. Başka konulara akalım.
* Eğer gerçekten sınavda yapacağınız dereceyle ilgili tahminde bulunmak istiyorsanız, bunun bir yolu var. Ben yaptım oldu:
Çıkmış YGS sorularına hiç bakmayın. Mart ayı geldiğinde bunları kitapçıdan deneme olarak satın alın. Haftasonu veya herhangi bir sakin günde, sabah erken kalkıp sınav saatinde çözün.
YGS 2011 ve YGS 2012'nin paragrafları uzun, YGS 2013 ise ayarında. 2012 ve 2011'in Matematik soruları da makul derecede zordur. YGS Fen soruları genelde aynı ayarda olduğu için yorum yok. Sosyal için de aynı şey geçerli diyebiliriz yalnız bana YGS 2010 ve 2013'ün sosyal soruları biraz daha farklı geliyor. Bence YGS 2011'in seviye belirlemede en iyisi. Ama kardeşleri ayırmaya gerek yok, hepsi birer hazine. İyi kullanın. Piyasada denemelerini 40 dakika arttırmak bir beceri değildir, gerçek beceri YGS'yi yetiştirmektir. ;) Bu YGS'de yapacağınız netler sınav günü saçmalamazsanız gerçek YGS'ye benzer olur. (Ben de öyle oldu.) (Geçmiş YGSlerdeki soruların benzerlerini çözdüğünüz için gerçek YGS bir tutam daha az gelebilir.)
* Ve evet, Töder ve Güvender'e inancım olmadığı gibi Zaman denemelerine de inancım yok.
Malum bir zaman denemeleridir gidiyor. Bir akşam ben de açayım çözeyim dedim. Türkçede bir sürü "zor olsun, YGS de zordu" diye sorulmuş saçmasapan çelişkili sorular vardı. En kötü Türkçe'mi yapmıştım 6-8 yanlışım mı ne vardı. Halbuki gerçek sınav ful :) Yapamadığım paragraf sorularını babama (kendisi Türkçe öğretmeni) götürme gereği duymadım, çünkü cevabı "Piyasadaki denemeleri çözme ÖSYM'ninkileri çöz." olacak adım gibi eminim. Adam haklı beyler.
Matematikte de aynı şekilde 6-8 yanlışım vardı. Halbuki gerçek sınav 1 yanlış.
Coğrafyada da öyle abuk subuk ezber sorular vardı. Feni ve sosyalin geri kalanını hatırlamıyorum. Femci arkadaşlarım feni ygsye biraz benziyordu filan diyordu. Ama sonuçta sınava zaman denemeleriyle girmeden de gayet güzel bir derece yaptım YGS'de. Bundan fazlası olmazdı. Ama LYS zaman denemeleriyle ilgili tek kelime etmem bak, çünkü birine bile girmedim ve LYS'de de kendimce pek iyi bir sonuç elde edemedim.
Ayrıca zaman denemelerinin gerçekçi olup olmadığına çıkmış sorulara göz atarak (spoiler yiyeceksiniz ama napalım) da anlayabilirsiniz.
Ama şu da var ki fazla deneme göz çıkarmaz. Hele mezunların yapması gereken bence her gün bir deneme çözmektir. (YGS'ye yakın da her gün 2 tane.) Ben mezun olmadım ama ben olsam böyle yapardım. Çözmek hiç çözmemekten daha iyidir bunu unutmayın. Ha ayrıca, yazım yanlış anlaşılmasın, bu yazıda demek istediğim "Zaman denemeleri gereksiz pis kaka öcü." demek değildir. Diğer piyasa denemeleri gibi ÖSYM'ye benzememektedir ve bazı soruları direkt "YGS varsa ben yokum." diye çığırmaktadır.
Not: Önceki söylediğim yanlış anlaşılmış, benim zaman denemelerine ciddi bir tepki koymamın nedeni şu: internette bu denemelerin reklamı çok iyi yapılıyor. Yok çok soru tutturuyormuş da yok YGS ile birebir uyuşuyormuş. (Halbuki öyle bir şey yok.) Haliyle insan da bir "zaman denemeleri çözme zorunluluğu" hissi oluşuyor. Denemenin gazeteyle birlikte fiyatı da 5 lira :) Ben geçen sene piyasadan tek tek deneme almıştım (kitapçıda bir deneme paketini açıp satıyorlardı yani) öyle bile denemenin tanesine verdiğim para 1.5 liraydı. Buna rağmen çok da vaadettiği bir şey yok.
* Geçen de bir arkadaş "LYS birincisiyle aynı sınıftaymışsın acaba ekim/kasım gibi kaç net yapıyormuş öğrenebilir misin?" tarzı bir soru sordu. O arkadaşla çok sıkı fıkı olmadığım için soramadım "hey birinci kardeş" diye bir cümleye başlayasım gelmedi. Bir de yani bu arkadaş İzmir Fen'den mezun, adam direkt birinci yani YGS'de ikinci, işi yalamış yutmuş, böyle biri kıstas alınmaz ki.. Ama burada lysde 200 küsürüncü olmuş buna rağmen idealist düşünüp İstanbullu olmasına rağmen Bilkent bilgisayar mühendisliği yazmış bir arkadaşım var. Aynı yurtta kalıp beraber yemekhaneye felan gidiyoruz. (Çok yavaş yiyo ibiş, ben 15 dakikada yiyip bitiyorum geri kalan 30-40 dakika adamın yemesini bekliyorum, yemek yemekten çalışmaya nasıl vakit buldu bilmem.) Neyse, arkadaş bana 11.sınıfta YGS çalışmaya başladığını ekim-kasım gibi 140 net yaptığını ve gerçek YGS'de de 143 net yaptığını söyledi. Buradan benim çıkardığım sonuç bir kere daha erkenden YGS'ye çalışıp YGS'ye odaklanmayın, yazın YGS sayısala çalışmayın (sayısallar için) lafımın haklı olduğu, çünkü arkadaş doyum noktasına ekim-kasım gibi ulaşmış zaten, gerisi onun sözel becerisine kalmış. Ha ama matematikte 49 net geometride 30 net yaparak LYS'de bana farkı koymuş. (O bi boşu da kolay bir soruymuş sonradan çözdüğü halde işaretlememiş.) Böylelikle YGS'nin mal bir sınav olduğunu, asıl odağın LYS olması gerektiğini bir kez daha anlamış olduk. Ne mutlu bize.
* Optik konusuna gelelim. (Umarım çok geç olmamıştır :( )
Bu optik hakkında belli başlı üç şikayet var ama üçü de aynı kapıya çıkıyor.
1) Optiği okulda daha önce görmediğimiz için sadece dershane olunca anlayamadım.
2) Formüller ezberimde kalmıyor.
3) Dershanede çok hızlı geçtiler.
Optiği 9'da hayal meyal hatırlıyorum sanki, ama optiğin asıl işlenme zamanı 12.sınıftır. Dershane okuldan önce işler. Bu yüzden arkadaşlarla hep birlikte sınava hazırlanma safhası henüz olmamış ağır bir fizik konusu insana yabancı gelir. İşin kötüsü optik birsürü saçmasapan formülle (çukur aynada 3ften gelen ışın 1.5f'e düşer vs) doludur. Bunları ezberlemek zordur. Dershanede ilk iki ders hoca bunları tahtaya çizip anlatır, ertesi gün hoca geri dönüp size formülleri ezberletmeye çalışmaz, o artık sizin işinizdir ve siz bunları tekrar etmediğiniz/tekrar ettiğiniz halde unuttuğunuz için hoca soru çözerken tahtaya bön bön bakarsınız, tam çözümü anladığınızda hoca yan tarafta 5 soru birden çözmüş olur ne olup bittiğini anlamassınız bile. Yetmezmiş gibi bir de okulda bunun sınavını yapanlar. Okuldaki dersi dinlemessiniz bile, gerçekten de dershane bir sürü konu yığıyorken okulda anlamayacağınızı bildiğiniz halde dinlemek pek akıl kârı değildir. Sıra altında test çözülür.
Kısacası dershane optikte kendi başına yeterli olmaz. Daha önce fizikte "dershaneye gelmeden önce konunun videosunu izleyin." demiştim. Bu özellikle optikte geçerli. Eğer optiği öğrenip de dershaneye giderseniz fazladan birkaç örnek görmüş olursunuz. Ve hocanın ne yaptığı hakkında fikriniz olur. Bunu yapmadıysanız problem yok. Videolar kaçmıyor.
Ben kendim geçen sene optikten 5 tane kitap çözdüm. Ve sanırım her videodan sonra bir kitap çözdüğüm için en az 5 kere de videosunu izledim. Yani sadece videoya göz gezdirip kapatmadım, baştan sona amele gibi izledim. Yani optik konusunda umutsuzluğa kapılmayın, yılmadan izleyip öğrenmeye çalışın.
Bir de en önemlisi, feme gitmediğim halde sürekli teknofem reklamı yapmamın nedeni, teknofemin optik konusunda epey yardımı dokunuyor. Çok güzel animasyonlar var, o animasyonları kafaya oturttunuz mu görsel hafızanız sayesinde ezbere gerek kalmıyor. (ya da şöyle söyleyeyim; görsel olarak ezberlemiş oluyorsunuz :)) En son baktığımda teknofemin arayüzü değişmişti, belki eski hataları düzeltip beleş video izlemenin önüne geçmişlerdir. Yine de siz o videoları napıp yapıp izleyin. (Anladınız siz onu.)
Genel ve Önemli Bir Not: Optik örneğinde de görebileceğiniz gibi, her konu bir kez işlenerek (konu anlatımı yapılarak, videosu izlenerek) ve sadece bir konu bankası çözülerek halledilemez. Bu yüzden "Ben şu konuyu anlamadım/unuttum." dediğinizde paniğe kapılmayın anlayana kadar yılmadan bir daha işleyin.
* [YGS'ye kadar bitmesi gereken LYS konuları]
Böyle bir zorunluluk yok, fazla konu göz çıkarmaz. Ama bundan azı olmamalı. Bunu okula gidip okul derslerini boşlamak gibi kötü bir yola düşmüş kimseler ve dershaneye gitmeyip "Neye çalışacağımı bilmiyorum." tarzında mesaj atanlar için yazıyorum.
Benim gelişim aşamam bu şekilde:
NOT!!! : Birinci önceliğiniz dershane + okulun ne işlediğidir. Bu ikilinin işlediklerini takip etmeyi bırakıp kafanıza göre gitmeyin sakın. Aşağıdaki liste sadece bir örnektir.
Matematik:
Okul: ÖTF, Limit, Türev bitti. (İlk dönem türev almaya kadar geldik maksimum minimum problemlerine ikinci dönem YGS'den önce geçtik, ama mantığı basit ve soru pratiği gerektiren bir konu olduğu için YGS'den önce de sonra da çalışılmalı bence. İntegral ise YGS'den sonraya kaldı ben de, bende pek sorun teşkil etmedi 1 boşum vardı o soru da çok uzundu zamanım az diye adam akıllı okumadım.
Dershane: 9,10 bitti. 11.sınıftaki konulardan karmaşık sayılar, logaritma, istatistik (ortalama almaktan başka bir işe yaramaz) bitti. 11.sınıf konularından toplam, çarpım sembolleri, dizi, seri, matris ve determinantlar kaldı. Matristen gram test çözmedim kolay diye ama sınavdaki soruyu yapamadım kötü oldu. :(
Geometri:
- Okula hiç çalışmadım çünkü hoca bizi serbest bırakıyordu (ilk başlarda ders anlatıyordu da kimsenin dinlemediğini görünce bıraktı.) ben ama şu YGS ile alakası olmayan uzay, düzlem denklemleri, çember denklemleri ve konikler dışındakileri bitirin direkt. Yani üçgenler, dörtgenler, çokgenler, analitik düzlem, nokta doğru denklemleri, katı cisimler ve vektörler. Vektörleri ben YGS'den sonra çalıştım ama aynı fizikteki gibi mantık kullanılması gereken mantık formülleri var o yüzden ben YGS'den önce de çalışmanızı öneririm zaten dershanin de işliyor olması lazım. "uzay, düzlem denklemleri, çember denklemleri ve konikler" bu konular kolay o yüzden YGS'den sonraya bırakılmasına bir sorun görmüyorum ama yine de okul ve dershanede işlenildiği kadarını bilin yine de.
Biyoloji:
Okul: 3.sınava kadar olan konular yani sanırım Sindirim, Dolaşım ve Solunum kesin olarak var ekstra boşaltım ve kas sistemi de vardı sanırım 3.sınava girmediğimden bilmiyorum. Sindirim dolaşım ve solunumu mutlaka bilin ama şu var ki YGS'de sistemlerin her yerinden soru çıkabilir ama bu sorular konu anlatım kitaplarındaki gereksiz detaylardan oluşmaz. Yani sistemlerin hepsinin üzerinden bir kez geçip temel kavramlar bilinmeli. Gerçi gereksiz detaylar LYS'de de lazım olmuyor. Kemik türleri hiçbir işe yaramıyor mesela. Solunum ve fotosentezin upuzun denklemleri de çıkıyor, genelde bu denklemlerin sağında solunda kırmızıyla yazılmış / kutu içine alınmış yerler çıkıyor. YGS içinse pankreası , hipofiz bezini , sinapsın ne olduğu gibi temel kavramları bilin. Çalışın tüm sistemlere kısaca, kumar oynamayın. Sistemler 12.sınıf konusu olmasına rağmen ilkokulda işlendiği için çıkarrr.
Dershane: Haliyle 9,10 bitti. Tam hatırlamıyorum ama biz galiba tüm konuları bitirmiştik YGS'den önce. Ben pek yorumda bulunmayayım siz çıkmış sorulara bakıp kendiniz karar verin neyi bitirmeni gerektiğini. Benim hatırladığım bitkisel dokular, bitkilerde taşıma (ksilem floem), bitkisel hormonlar felan çıkmıyor. Ama bitkide üreme çıkıyor mesela çünkü ilkokulda işlendi.
Kimya:
Okul: Organikte izomeriye kadar bitti ilk dönem. (Öyle alkanlar alken ketonlar diye topluca çalışmadık, önce adlandırma, sonra izomeri, sonra tepkimeler şeklinde gittik.) İkinci dönem YGS'den önce tepkimelere başladık sanıyorum. Siz Alkan-Alken-Alkin tepkimelerine kadar bilin yine de.
Sakın tüm organiği YGS'den sonraya bırakmayın ha!!
Dershane: 9,10 bitti 11 yok. 11 pek zor değil zaten.
Fizik
Okul: Dairesel hareket, harmonik hareket filan işledik de hepsini YGS'den sonra bir daha işlemek üzere işledik. Harmonik hareketi dert etmeyin formül yazıyorsunuz oluyo, dairesel hareket de çok problem değil ama bilmenizden zarar gelmez.
Ama kondanzatör ve transformatörü bilin mutlaka. Ve tabii optiği de.
Dershane: Dalgalara kadar geldik, dalgalar bittikten sonra bıraktık. Dalgaların başını yani temel kavramlarını bilin mutlaka. Gerisi için şöyle diyip, siz ne olur ne olmaz YGS'ye kadar hocalar dalgaların neresine gelmişse o kadar bilin. Ama açık söylemek gerekirse su dalgaları gereksiz biraz (Young deneyi filan önemli ama) onu YGS'den önce çalışmasanız da olur gibi.
Kondanzatör, transformatör, elektriksel kuvvet, elektrik alan, paralel levha, atışlar, mıknatıslar, emk zıt emk YGS'den önce işlenir ama YGS'de çıkmaz. Bunlardan elektriksel kuvvet, elektrik alan, paralel levha'yı bizim hoca sona bıraktı çabuk unutuluyo diye ama öbürlerini hakkıyla işledi siz de bırakmayın. Mıknatıslar tam YGS'den önceye geldi, ben de YGS'den sonra bir daha işledim. Sağ el kuralını daha çok pratik etmiş oldum yani.
Aman dikkat!: Daha önce söylemiştim bir daha söylüyorum, fizik sözellerini, özellikle 12.sınıftakileri, göz ardı etmeyin. Ben ettim fizikteki 7 yanlışımın 2 tanesi dikkatsiz 5 tanesi sözelden. Tam bir komedi. Ben ettim siz etmeyin.
* [Matematik sorularını çözmeye yarayan mucizevi program]
Evet var böyle bir program. Şu sitede ikamet etmekte:
http://www.wolframalpha.com/
Malesef ve doğal olarak; İngilizce
Sitenin kullanımı ve incelemesini bu haftasonu detaylı olarak yazmayı planlıyorum. Yine de yazamassam diye siteyi direkt verdim.
Türev almak için "derivative of (x^2 + 2x^(2x+4))/(4sin(cos(pix))" filan yazabilirsiniz. (derivative = türev.) Payı belirtmek için üstteki ifadenin tümünü parantez içine alıyorum, üslü sayıyı da ^ işaretiyle gösteriyorum. Sayının üstü de fonksiyonsa (yani 2x üzeri 2x + 4) üstü de parantez içine alıyorum. Sonuç çıkınca "step by step solution" a bakarak adım adım çözümü görebilirsiniz, bunun için üye olmanız gerekir ve günlük kotanız var galiba fazlası için para istiyor, bilgisayar kurtları ip değiştiririp fake üyelikler alarak bu engelin üstesinden gelebilir sanıyorum. Bir de sadece bu siteye bağlı kalmak zorunda değilsiniz, google'a "limit finder", "limit calculator" , "derivative calculator" , "integral finder" ve benzeri şeyler yazarak türlü sitelere ulaşabilirsiniz Biz üniversitede bunu kullanıyoruz, ödevleri buna yaptırıyoruz beleş not geliyor. (Siteyi de hoca önerdi çok ilginç.) O yüzden bu siteyi verdir.
* [Çok çalışmadan sınavı kazanmanızı sağlayacak mucizevi teknik]
*************************************************************************
Yazı bu kadardı arkadaşlar. Umarım her şeyi dertli toplu yazmışımdır da düşüncelerimi açıkça belirtebilmişimdir. Malum bayağıdır yazmıyorum paslanmışımdır :) Görüşmek üzere.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)